Türkiye ve yeni dünya paylaşımında durduğu yer

A -
A +

Dünya yeniden şekilleniyor.

 

1. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı çökertilirken, yerinde kurulan Türkiye yeni savaştan çıkmış ve zayıf durumdayken küresel paylaşımda boy gösteremedi.

 

2. Dünya Savaşı sonrası ise henüz gelecek planlaması yapamamış, ordusunun siyaset üzerinde hâkim olduğu, ekonomik olarak zorluklarla boğuşan bir Türkiye olması sebebiyle bu süreçte masada olmadı, olamadı.

 

Şimdi yeniden küresel paylaşım dönemindeyiz.

 

Türkiye içinden yenilmek istendi. 15 Temmuz işgal girişimini bugünkü olayların gölgesinde analiz ettiğimizde niyet açık ve net görülüyor.

 

15 Temmuz günü FETÖ ve CIA operasyonu başarılı olsaydı, şimdi farklı bir Türkiye ile karşı karşıya kalacaktık.

 

Suriye’nin başına gelenler, Irak’ın akıbeti, bize Türkiye için planlanan senaryonun ne olabileceğini anlamaya imkân veriyor.

 

Bağımsız, ekonomik olarak güçlü, millî ve yerli hedefleri olan, istikrarlı, refah içinde bir Türkiye yerine; iç savaşa terk edilen, istihbarat servislerinin at oynattığı bir Türkiye dizaynı için her şey yapıldı.

 

15 Temmuz kırılma noktası oldu. Devlet ve millet kenetlendi. Tarihte benzeri pek fazla olmayan örneklerden biridir. 15 Temmuz’u destansı yapan şey de budur.

 

Türkiye, Erdoğan başkanlığında hedefleri belirgin bir istikameti, Kızılelma ülküsünü tasarladı.

 

Türkiye’nin İsrail, ABD, İngiltere güdümündeki küresel elin oyuncağı yapılamamasının en önemli nedeni bu ülkü oldu.

 

 

Millet ve devlet el ele!

 

 

Türkiye bu planı, çevresindeki yakın süreçleri iyi analiz ederek, yıkımları durdurarak engelleme yolunu seçti.

 

Bakın, hâlen İsrail vahşeti devam ediyor, hiç durmuyor. Nedeni açık değil mi?

 

Küresel paylaşım sürecidir ve güçlüler, ellerindeki vekilleri zinde tutmaktadır; geri durmuyorlar.

 

İsrail kurma projesi, Vatikan bağı, ABD-İngiltere ittifakı ve küresel finans kapitali, tarihî gelişmelerin tam merkezindedir.

 

İsrail neden hâlâ Suriye’nin peşini bırakmıyor?

 

Suriye’nin huzurunu, istikrarını bozmaktan vazgeçmeyen İsrail, yeni paylaşım sürecinde yer kapmak için coğrafyayı istikrarsızlığa iteklemekte.

 

Bu istikrarsızlık, kaos; Türkiye açısından da tehdit oluşturuyor.

 

İsrail, kaos ortamlarında hareket edecek alan bulabiliyor. İsrail henüz istediği topraklara ulaşamadı.

 

Engel olan ise Türkiye.

 

Şimdi böyle hedefleri olan küresel aklın, Türkiye’nin önünü kesmeye yönelik planlarını anlamadan, Erdoğan başkanlığındaki Türkiye’nin bu engeli ortadan kaldırma kabiliyetini ve elde ettiği sonucu anlayamayız.

 

Biz hep anlatıyoruz. Ama esas anlamamız gereken, küresel aklın ne yapmak istediği olmalıdır.

 

Çünkü bunu idrak etmeden Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” mottosunu anlayamayız.

 

Bunu idrak etmeden Türkiye’nin Suriye ve Irak temelli politikalarına da anlam veremeyiz.

 

Erdoğan “Şam, İstanbul, Halep, Diyarbakır ortak şehirlerimizdir” derken ne demek istediğine basit cevap veremeyiz.

 

Ortak tarih bilincinin, ortak kültür ve ortak gelecek fikrinin altını doldurmamız gerekiyor.

 

Bizi parçalara bölmek isteyen akla “dur” demenin yolu, bizim bir fikirde birleşebilmemizdir.

 

Avrupa Birliği fikri ortaya çıkmadan önce Avrupa’daki halkların birbirine olan düşmanlık tarihlerini unutmamak gerekir.

 

Birlik ve dirlik, paylaşmak ve adalet temelli ortak gelecek fikrini iyi anlatmak ve anlamak şarttır.

 

 

Malazgirt ruhu nedir?

 

 

Bunu okullara yansıtmadan, gelecek birlik fikrinin felsefesini idrak ettirmemiz zor olur.

 

Türkiye çetin ama bütünleşen ve büyüyen bir yola girdi.

 

Tabii burada konjonktür anlamlı yer tutuyor.

 

Lakin konjonktürü doğru okumak ve ona göre siyaset inşa etmek zekâ işidir, akıl işidir.

 

Türkiye elinde olan fırsatların en iyisini kullanıyor.

 

Küresel güçler rekabet içindeyken bu açığı kapatma yolunu tercih ediyor Erdoğan.

 

Büyük ve güçlü Türkiye’nin yolu, Malazgirt ruhuyla gelecek inşasından geçiyor.

 

Türk devlet aklı, yeniden ve yeni şartlara uygun siyaset üretmektedir.

 

Tarihin her döneminde bunu yapmıştır. Osmanlı çökerken yerinde kurulan Türkiye Devleti gibi…

 

Yani her şartta özünden kopmadan, hedefinden vazgeçmeden, millî kimlik kodundan taviz vermeden revizyonist bir yapıya sahip olmak, Türk devlet aklının temelini oluşturuyor.

 

Yeni küresel paylaşım sürecinde masaya “daha güçlü Türkiye” mottosuyla oturmak için çaba harcanmalıdır.

 

Şimdi daha ziyade bunları anlatmak için münevverlere ihtiyaç vardır.

 

Ama gerçek münevverlere...

 

 

 

Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.