Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye'nin Rotası...

A -
A +

Dünya, kaçınılmaz olarak bir sistem değişikliğine gitmek zorundadır. Bunu anlamak için tarihe, özellikle de küresel savaşlar dönemine ve sonrasına yeniden bakmak gerekir.

 

1. Dünya Savaşı ve Bolşevik Devrimi dikkatle incelenmelidir. Bolşeviklerin iktidara gelişi, Çarlık Rusya’nın çöküşü kimin planıydı? Osmanlı’yı savaşa sürükleyen ve ardından yıkılışını hazırlayan akıl kimin aklıydı? Bu iki sorunun cevabı pek çok şeyi aydınlatır.

 

Bolşevikler kimin ürünüydü?” sorusuna şimdi tek kelimeyle İngiliz merkezli Batı cevabını verirsek, yanılmış olmayız.

 

2. Dünya Savaşı ise Hitler’in yükselişi ve Avrupa’nın yeniden paylaşılması süreciydi. Bugün içinde bulunduğumuz tablo, âdeta o dönemde yarım kalan hesabın kapatılmasıdır.

 

Şimdi yeni bir düzen kuruluyor. Farkındaysanız yine eski düzenin kurucuları sahnede: ABD ve İngiltere... Özellikle İngiltere’ye dikkat etmek gerekir. Onlar her zaman kazanan tarafta olmuşlardır. Çünkü doğrudan savaşın içine girmezler; savaşları kurgular, ardından da nihai anlaşmaların tarafı olurlar. Bugün de benzer bir süreç yaşanıyor. İngiltere, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın fikir babası olarak karşımıza çıkıyor. Sebeplerini iyi düşünmek gerekir.

 

Yeni Dünya Düzeni, çok başlı sürecin ardından şekillenecek.

 

Hindistan savaşa sürüklenir mi?

 

Pakistan hangi ittifakı temsil edecek?

 

Ve en önemlisi: Türkiye nasıl bir yol izleyecek?..

 

Türkiye, coğrafi konumu gereği çok kutuplu dünya düzeninde çeşitlilikten yana bir dış politika yürütüyor.

 

 

Küresel hegemonya el değiştiriyor

 

 

Türkiye, bu süreçte yalnızca taraflardan biri değil, masanın asli aktörlerinden biri olma hedefini güdüyor. Coğrafyası gereği tek bir istikamete bağlı kalmıyor, tüm ihtimalleri gündeminde tutuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile görüşmesi kadar, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Türkiye-Rusya-Çin ittifakı çağrısı da önem taşıyor.

 

Türkiye bu süreci aklıselimle yönetiyor... Katar saldırısı sonrası ortaya çıkan tablo da gösterdi: Anlaşmaların bir anlamı kalmadı. Bu yüzden Türkiye, tüm güç dengelerine eşit mesafede durmak zorunda.

 

Nihai hedef ise sonuç almak. Çünkü savaşların asıl amacı, nihai düzen kurucularının kim olacağını belirlemektir. Türkiye de tıpkı Çin gibi savaşmadan kazanmanın yollarını arıyor.

 

Ben ilk günden odaklandığım konuyu hatırlatmak istiyorum: Burada özellikle dikkat çekmek istediğim nokta ABD ve İngiltere arasındaki gizli rekabet... Geçen hafta MI6 Başkanı Richard Moore’un İstanbul’da yaptığı veda konuşması bunun açık göstergesiydi. İstanbul’un tercih edilmesi tesadüf değildi.

 

Metnin tüm detaylarına belki başka bir yazıda değiniriz. Ama ilk bakışta göze çarpan şey şudur:

 

Rusya karanlığı, Çin gelişmeyi ve ışığı temsil ediyor.

 

İlginç değil mi?

 

Rusya ve Çin stratejik ortaklar.

 

ABD, Çin ile mücadelede.

 

İngiltere ise Çin ile gelecek planlıyor...

 

Peki bu karmaşıklıktan ne anladık? İşte asıl satranç burada. MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin çağrısı da bu satranca verilmiş bir cevap niteliğinde.

 

ABD ve İngiltere, kendi aralarında kozlarını paylaşmaktadır. Bu küresel değişim ve dönüşüm önce büyük ittifak ortaklarını sarsacaktır. Türkiye ise ilkesini “güçlünün değil, haklının yanında olmak” üzerine kuruyor; rotasını ise “kazananlar liginde yer almak” için çiziyor.

 

 

 

Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.