Yeni stratejik denklemde ABD’nin Rusya zorunluluğu

A -
A +

ABD’nin yeni denklemde güçlü bir Rusya’ya ihtiyacı var. "Ezberler bozuluyor" dediğimde kastettiğim tam olarak bu. Rusya’nın akıbetini anlamak için ABD’nin nihai hedefine odaklanmak gerekir.

 

ABD, yeni dünyada “patron” konumunu sürdürmek için paylaşmak zorunda. Bu değişim sevgiyle değil, ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Dolayısıyla paradigma değişimine gitmesi kaçınılmaz. Trump’ın “dengeli dengesizliğine” fazla önem vermemek gerekir; esas mesele perde arkasında olup bitenlerdir.

 

ABD, Çin ile hesaplaşmayı erteledikçe zayıflıyor. Çin ise sessiz ve derin bir analitik yaklaşım sergiliyor. İngiltere ve City of London, doğal olarak Çin’in yanında konumlanmış durumda. Bu ayrışma süreci zaten uzun süredir devam ediyor. Dolayısıyla Ukrayna savaşına bakarken bu büyük hesaplaşmayı masaya yatırmak gerekir.

 

İngiltere’nin, Rusya-Ukrayna savaşının bitmemesi yönündeki dizaynını anlamalıyız. Çünkü küresel akıl ile ulusal akıl karşı karşıya. Trump ve Putin’in dâhil olduğu “direniş hattını” ulusal akıl olarak tanımlamak doğru olur mu bilmem ama bildiğim bir şey var: Putin Trump’a, Trump da Putin’e şu anda muhtaç...

 

Alaska zirvesi, varılan mutabakatın ilk göstergesi olarak ortaya çıktı. Zengin madenlerden petrol satış hatlarına kadar pek çok konu konuşuldu. Zaten altyapıda bir anlaşma olmasaydı bu zirve gerçekleşmezdi. Zelenskiy’nin ısrarı kendi açısından haklıydı ama mantıklı değildi; çünkü bu süreçte Ukrayna ana başlık değildi. Ukrayna meselesi, ABD-Çin hesaplaşmasında bir kırılma noktası gibi görünse de ABD ve ulusal akıl açısından esasen bir engeldi.

 

Trump, kazanma odaklıdır ve uzun vadede kazanç getirmeyecek hiçbir konuyu elinde tutmaz. Mesleği gereği “ucuz alıp pahalıya satma” refleksiyle Amerikan menfaatlerine bakar. Putin ise bu bakış açısıyla ulaşamayacağı bir hedef olmadığını düşünebilir.

 

ABD ile Rusya arasında Türkistan coğrafyası dâhil, Çin ile karşılaşmada gerekecek tüm ana damarlar konuşuldu. İlerleyen dönemde daha fazlası da ortaya çıkacaktır. Bu bağlamda ABD-Rusya-Türkiye ilişkileri giderek daha fazla önem kazanıyor...

 

Küresel perspektiften bakıldığında, ulusal akıl ABD-Rusya hattına değer veriyor. Trump bu aklı temsil ediyor. Putin için de bu akılla anlaşabilmek hayati önemde. ABD’nin küresel aktörlükten alıkonulması ile Rusya’nın çökertilmesi düşüncesi paralel bir hat oluşturuyor. Şimdi küresel akıl ile ulusal aklın iki yeni zıt ittifaklarına ve yeni paradigma süreçlerine tanıklık ediyoruz.
Bu nedenle ABD-Rusya ilişkilerini doğru okumazsak, Rusya-Türkiye ve ABD-Türkiye hattındaki gelişmeleri anlamakta eksik kalırız. Önemli olan, sürecin süresine odaklanmak: Türkiye bu süreçte masaya hangi kazanımlarla oturacaktır?

 

Erdoğan ve ekibinin bu yöndeki çabalarını doğru okumalı, ezberlerden ziyade yeni sürecin seyrine odaklanmalıyız.

 

 

 

Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.