İşte Üzeyir Garih

A -
A +

Üzeyir Garih'in; çok aktif, renkli ve karizmatik iş adamlarımızın arasında, "müstesna" bir yer aldığını herkes kabulleniyor. Musevi olmasına rağmen, İslamiyetle yakından ilgilendiği hatta Ramazan'da iftarlara katılmaktan büyük "huşu" duyduğu biliniyor. Babıali Magazin'de her ay makalesi yayınlandığından ötürü, her karşılaşmamızda, büyük bir rahatlık içinde bize "patron" diyen Üzeyir Garih'in, nüktedan olduğu da her halinden anlaşılıyor. Aslında, Üzeyir Garih'in çoğu deneyimlere dayanan geniş ekonomi ufkundan herkesin, her kurumun hatta hükümetlerin yararlanması gerekiyor. 1929'da İstanbul'da doğan ve 1951 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nden mezun olan Üzeyir Garih'in 1954'te İshak Alaton ile Alarko'yu kurduğu görülüyor. Garih'in gerçekten her cümlesi deneyim ve görüş fışkıran, sohbetlerine doyum olmuyor. Üzeyir Garih'in, Birkaç hafta önce yaptığı bir sohbetin, tüm ayrıntılarını paylaşmak istiyor ve ilgilenenlerin istifadelerine sunuyoruz... "Alarko'nun yöneticiliğinde patronu olarak işime devam ediyorum. Patron dediğiniz zaman yönlendiren, danışılan, denetleyen, önemli kararları onaylayan, genel koordinatörün verdiği görevleri yapan, bir şirketi temsil eden bir görevdeyim... Tabii 1929 senesinde doğmuş olmak kronolojik olarak yaşımın 72 olduğunu gösteriyor. Fakat ben diyorum ki, bir insanın yaşı dört yaşın ortalamasıdır. Bunlar sırasıyla kronolojik yaş yani nüfus kağıdı yaşı, fizyolojik yaş yani sağlık yaşı, psikolojik yaş yani davranış yaşı, morfolojik yaş yani görünüm yaşı... Ben güncel konulardan bahsetmek istiyorum. Türkiye'nin etrafında birtakım ülkeler var. Bunlara bakarsanız evvela Bulgaristan var. Bulgaristan'la ilişkilerimiz iyi görünmekle beraber aynı zamanda ortada potansiyel bir tehlike vardır. Potansiyel tehlike de bizim orada Türk nüfusunun giderek artmasıdır. 15 senede bir ya Türkiye'ye tecrit vardır yahut da Bulgarlaştırma gibi bir hareket vardır. İkinci Yunanistan'la bildiğiniz gibi TIR hattı, FIR hattı, Kıbrıs meselesi dolayısıyla onlarla aramız pek iyi değil. Her ne kadar Bakanımız İsmail Cem oradaki Papandreu ile iyi münasebetler yürütür gibi görünüyorsa da onlar da her konuda bizi Avrupa Birliği'nde veto etme durumundadırlar. Ona da iyice bakmak lazım. Üçüncüsü Kıbrıs'ta Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs birliği durumumuz var. Orada akıllara gelen çok önemli bir soru var. Avrupa Birliği gelip de Çekoslovakya'yı Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ayırdı. Yugoslavya'dan da 5-6 tane devlet çıkardı. İşte Montenegro, Sırbistan, Bosna-Hersek gibi. Acaba bunları bir taraftan ayırırken niye Kıbrıs'ı, birbirinden çok farklı olan, gerek din, gerek dil, gerek gelir itibarıyla farklı olan iki ülkeyi neden birleştirmek istiyor diye çok önemli bir soru işareti doğdu. Suriye ve Irak'ta münasebetlerimiz son günlerde düzelmeye başladı ve Türkiye için önemli birer pazar haline gelme istikametindedirler. Ayrıca İran'la da münasebetlerimiz son zamanlarda biraz düzelme yolunda gibi görünüyor. Fakat Türkiye'nin etrafında düşmanımız yoksa da pek dostumuz da yok aslında. Dolayısıyla Türkiye biraz dostsuz bir ülke olarak duruyor. Bir taraftan da Türkiye, Avrupa Birliğine girmeye çalışıyor. Tabii birçok basında, birçok şekilde Avrupa bizi istemiyor vs. birtakım yakınmalar var. Aslında bu böyle değildir. Görmek lazım ki, Kopenhag kriterleri Türkiye için ortaya konmuş kriterler değil. Avrupa'nın yapmak istediği nedir? Avrupa, Gümrük Birliği'nden önce, yani demir-çelik birliği ile başlayan Avrupa Ortak Pazarı ve sonra Avrupa Birliği olan grup aslında birbirinden çok farklı ülkelerin bir araya gelerek savaşları önleme çabasına girişmesi olmuştur. Ve aradan 50 seneye yakın bir zaman geçiyor ve bu 50 sene içinde Avrupa, ABD gibi Avrupa Birleşik Devletlerini kurmaya çalışıyor. Neredeyse tek bayrak, tek para, tek güvenlik. Sınırlar ortadan kalkıyor. Acaba düşünüyorum bir İtalyan hanımla bir İtalyan erkeğin Londra'da çocukları meydana gelirse ve Londra'da çalışıyorlarsa çocuğun milliyeti ne olur? Bu öyle anlaşılıyor ki, aslında Avrupalı olur yani İngiliz, İtalyan değil Avrupalı olur. Ve bütün hedef oraya doğru gitmektir. Hedefler arasında özellikle milliyetçilik yönünden birtakım sıkıntılar var. Fakat hangi partiden olurlarsa olsunlar, bugüne kadar gelmiş olan tüm Avrupa Birliği ülkelerinin idareleri ne yapıp yapıp bu Avrupa Birleşik Devletleri kurma çabasına doğru gitmektedirler. Buraya girmek için birtakım kayıtlar koymuşlardır. Avrupa Birliği'ne katılmadan önce bunu iyice düşünmek gerekiyor diye düşünüyorum." Haftaya, bu karizmatik iş adamımızın engin görüş ve tecrübelerini sunmaya devam edeceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.