Bir ip, bir no­hut, bir de­lik...

A -
A +
"Li­gin "pay­dos" bö­lü­mün­den ön­ce pu­an cet­ve­li­nin iş­tah açı­cı man­za­ra­sı "bi­ri­le­ri­nin" kay­bı­na bağ­lı ola­rak muh­te­şem bir fi­nal su­na­cak­tı. An­cak cu­ma ve cu­mar­te­si­nin ha­kem ha­ta­la­rı di­rekt so­nu­ca et­ki ya­par­ken, o ha­ta­lar­dan ne­ma­la­nan­lar pa­zar ge­ce­si­ni bek­le­dik­le­ri gi­bi bit­me­me­sin­den do­la­yı bi­raz ger­gin. Bi­raz de­ğil, hay­li ger­gin. Ba­şa­rı­la­rı­nı baş­ka­la­rı­nın ba­şa­rı­sız­lı­ğı­na bağ­la­mak, ken­di ha­ta­la­rıy­la yüz­le­şe­me­mek, pa­zar ge­ce­si so­nu­cu ile Be­şik­taş­lı­lar­dan da­ha faz­la üz­dü, li­gin man­za­ra­sın­da oy­na­ma­dan ir­ti­fa kay­be­den­le­ri..." Dü­dü­ğü ta­rif edi­yo­rum... Ha­ni şu ya­rım met­re­ye ya­kın bir ip ile bi­le­ğe bağ­la­nan, me­tal ve­ya ba­ka­lit olan bir ak­sam içi­ne otur­tul­muş bir no­hut ta­ne­sin­den söz edi­yo­rum. Ak­sam in­ce ve iki du­da­ğın ara­sı­na otu­rup kü­çük bir üf­le­mey­le iyi­ce du­yu­lan bir ses çı­ka­rır. Tiz­dir bu ses. Üf­le­di­ği­niz an­da o kah­pe no­hut ta­ne­si fır dö­ner, du­var­la­rı­na vu­rur ak­sa­mın ve bir­kaç mi­lim­lik de­lik­ten çı­kan se­si duy­ma­mı­zı sağ­lar. Bu­na dü­dük di­yo­ruz... Her­ke­sin eli­ne ve­re­mez­si­niz... Es­ki­den bek­çi­ler kes­kin bir şe­kil­de ça­lar­lar­dı dev­ri­ye ge­zer­ken ve "hır­sız­lar" ir­ki­lir, en azın­dan bek­çi ge­çip gi­de­ne ka­dar işi don­du­rur­lar­dı. Şim­di bek­çi yok ar­tık... Ama fut­bol sa­ha­sın­da mü­da­ha­le ede­bil­mek için elin­de­ki tek im­ka­nı dü­dük olan adam­lar hâ­lâ var. Fut­bo­lu rugby'den ayı­ran ku­ral­lar 12 ku­lü­bün bir­leş­me­siy­le Lon­dra'da bir ta­ver­na­da kon­du ve 1846 yı­lın­da Cam­brid­ge'de ko­nu­lan ku­ral­lar be­nim­sen­di. İçin­de ha­kem olan ama ha­ke­min ke­nar­dan ida­re et­ti­ği ilk maç 1872'de oy­nan­dı. 1891 yı­lın­da ke­nar­da ko­şuş­tu­ran ha­ke­min sa­ha­ya gir­me­si­ne izin çık­tı ve 1892 yı­lın­da da eli­ne bir dü­dük ve­ril­di. To­pun no­hut ile aş­kı ora­da baş­la­dı iş­te. Bü­yük aşk­lar bü­yük nef­ret­ler­den do­ğar... Nef­ret de o gün gir­di sa­ha­ya... Sa­ha­nın çiz­gi­ler­le ay­rıl­ma­sı, ta­cın el­le atıl­ma­sı ve pe­nal­tı nok­ta­sı ve ka­ra­rı bi­le da­ha son­ra gir­di sa­ha­ya... O gün bu­gün­dür sa­ha­da­ki en yal­nız adam hep yal­nız kal­dı. Bak­tı gö­re­me­di... Gör­dü­ğü­nü ça­la­ma­dı. Gör­me­si ge­rek­ti­ği gi­bi gör­dü ve çal­ma­sı ge­rek­ti­ği gi­bi çal­dı za­man za­man. An­cak dü­dü­ğü çal­dı­ran iki du­da­ğın ara­sın­dan ge­len sert bir ne­fes dar­be­si de­ğil, bey­nin ve­re­ce­ği ko­mut ol­ma­lıy­dı. Oy­sa, bey­nin­den no­hu­ta gi­den yo­lun çok kı­sa ol­ma­sı ge­re­kir­di bir ha­kem için. Sık sık da ça­lıp, son­ra dü­şün­dü ne ver­me­si ge­rek­ti­ği­ni... YEK KAT­RE-İ HU­NEST VE HE­ZAR EN­Dİ­ŞE Sa­di Şi­ra­zi, "in­san bir dam­la kan ve sa­yı­sız kay­gı ve en­di­şe­den iba­ret­tir" der bu­nu de­mek­le... Cu­ma ge­ce­si bir gün li­der­lik aş­kı bi­le yok­tu F.Bah­çe'de. Kon­yas­por'un hal-i me­la­li bu ka­dar­dı ama F.Bah­çe'nin­ki ka­bul­le­ne­mez­di. El­le oy­na­ma­ya, ma­çın Af­gan Li­gi'nde­ki bir maç ka­dar ya­vaş oy­nan­ma­sı­na is­ya­nım var. Ha­ke­min dü­dü­ğü­nü ça­lıp yü­rür­ken ne ver­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şün­me­si­ne de is­ya­nım var. An­cak, 90. da­ki­ka­da­ki bir sah­ne­ye dik­ka­ti­ni­zi çek­me­ye ça­lı­şa­ca­ğım... Uzat­ma­la­ra gi­ri­lir­ken Ro­ber­to Car­los sağ aya­ğı­nın çö­zü­len ayak­ka­bı bağ­la­rı­nı taç çiz­gi­si­nin ya­rım met­re ya­nın­da bağ­la­ma­ya baş­la­dı. Kon­yas­por­lu oyun­cu­lar ha­ke­me şi­kâ­yet et­ti. Ha­kem tın­ma­dı. Son­ra ne ol­du? Ek­ran­lar­da uzat­ma yaz­dı­ğı an­da Car­los, o muh­te­şem sol ayak, o dün­ya­ca ün­lü say­gın sol ayak ne yap­tı?.. Sol aya­ğı­nı önü­ne çek­ti, bağ­la­rı­nı çöz­dü ve tek­rar bağ­la­ma­ya kalk­tı. Ha­kem­den bir ki­bar da­vet al­dı ke­na­ra geç­me­si için. Son­ra oyu­na gir­mek is­te­di. Ha­kem bek­let­ti. Uzat­ma­nın gü­ze­lim bir bu­çuk da­ki­ka­sı­nı çal­dı oy­na­ma­dan ve oy­nat­ma­dan ko­ca Car­los... Bü­yük tec­rü­be... İş­te o an ha­ke­me ilk kez dü­dük ve­ri­len 19. as­rın son­la­rı­na la­net et­ti tüm Kon­ya... Go­lü en ya­kın­dan gö­ren ada­mın; ka­le­ci Vol­kan'ın "bel­ki yut­tu­ru­rum" dü­şün­ce­siy­le iti­ra­za yel­ten­me­si ise bir baş­ka bü­yük ayıp­tır. An­cak on­lar no­hut ta­ne­si­nin iha­ne­ti­ni çok­tan gör­müş­ler­di... Bir gün son­ra da Bur­sas­por kar­şı­sın­da­ki ka­yı­bın Es­ki­şe­hirs­por üs­tün­den ödet­ti­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni bi­li­yor­du ha­kem. Onun no­hu­tu da te­red­düt­lü dö­nü­yor­du ne­fe­si al­tın­da o be­lik­li ak­sa­mın için­de... Me­se­le ce­za­ya ko­nu olan an­cak kim­se­nin ak­si­ni di­ye­me­ye­ce­ği "bir ba­lans aya­rı hi­ka­ye­si" idi. YA ÇA­RE­SİZ­Sİ­NİZ, YA DA ÇA­RE SİZ­Sİ­NİZ! Ada­mın en önem­li me­zi­ye­ti "gör­dü­ğü­nü üf­le­me­si" de­ğil mi?..Ül­ke­miz­de Av­ru­pa'nın üst dü­zey ma­çı al­ma ih­ti­ma­li olan tek ha­kem de o de­ğil mi?.. Ka­ra­rı ve­rip no­hu­tu ha­re­ke­te ge­çi­ren tek ha­kem o de­ğil mi?.. Bu me­zi­yet­le­ri ne­de­niy­le bir sta­da as­la ve­ril­me­yen ha­ke­mi­miz de o de­ğil mi?.. Ne gör­me­si ge­rek­ti­ği tel­kin edi­le­me­yen tek ha­ke­mi­miz o de­ğil mi?.. No­hu­tu kö­şe­li ol­ma­yan tek dü­dük sa­hi­bi o de­ğil mi?.. Şim­di bir se­mi­ner var. Bir top­lan­tı bu. MHK ya­pa­cak... Bu iş­ler üç gün için bir ara­ya top­la­na­cak ha­kem­le­rin stres at­ma top­lan­tı­sıy­la çö­zü­le­mez. Gös­ter­me­lik ola­rak ka­lır bu iş. Me­se­le dü­dü­ğün için­de­ki no­hu­ta ko­mut ve­ren iki du­dak-bir ne­fes kat­kı­sı­nın, ya­ni be­yin­den ge­le­cek ko­mu­tun dü­zel­til­me­si­dir. Bu da öy­le gös­ter­me­lik bir acil top­lan­tı ile dü­ze­le­mez. Gör­dü­ğü­nü ça­la­bi­len­le­ri, gör­dü­ğü­nü çal­ma­ma­sı ge­re­ken yer­le­re kork­ma­dan ve ra­hat­lık­la ata­ma­ya baş­la­mak­la çö­zü­lür. Çal­ma­sı ge­rek­ti­ği gi­bi ça­lan­la­rı kol­la­ma­mak­la çö­zü­lür. Ba­zı ha­ta­la­rı "mak­bul ha­ta­lar" ola­rak gö­rüp tüm fer­yat­la­ra rağ­men bir son­ra­ki haf­ta ma­ça ata­ma­mak­la çö­zü­lür. "Bir da­ha bi­zim maç­la­rı­mı­za is­te­mi­yo­ruz" de­ni­len­le­ri he­men o sta­da ata­mak­la çö­zü­lür. "Her ta­kı­ma eşit me­sa­fe­de­yiz" de­mek­le de­ğil, "her ta­kı­ma eşit me­sa­fe­de ol­mak­la" çö­zü­lür... De­mek­le de­ğil, yap­mak­la çö­zü­lür... >> An­tal­ya'da bir pan­kart An­tal­ya Ata­türk Sta­dı'nda ma­çı an­lat­ma­ya baş­lar­ken bir pan­kart çok dik­ka­ti­mi çek­ti. Çok da se­vim­li bul­dum. Ay­nen ta­şı­yo­rum bu­ra­ya: "Biz de se­yir­ci ol­mak is­ti­yo­ruz." Al­tın­da­ki im­za ise çok da­ha ke­yif­liy­di: "AN­TAL­YA EM­Nİ­YET MÜ­DÜR­LÜ­ĞÜ" >> S-ÖZ "Ar­tık önü­müz­de­ki maç­la­ra ba­kı­yo­ruz..." (Bir Türk maç so­nu sö­zü) >> POST-İT Si­vass­por'un en bü­yük şan­sı "gör­dü­ğü ka­bul"dür. Her­ke­sin "ben ol­ma­ya­cak­sam o ol­sun" dü­şün­ce­si ve "eze­li ra­ki­bim ola­ca­ğı­na Si­vas ol­sun" ön­gö­rü­sü ar­tık el­le tu­tu­lur ha­le gel­di. Si­vass­por'un şam­pi­yon­lu­ğu "kim­se­yi acıt­ma­yan" tek şam­pi­yon­luk olur. Bu da işin yüz­de alt­mı­şı­dır... >> Trab­zon aha­li­si­nin pat­la­mak üze­re olan duy­gu­la­rı­nı bas­tı­rıp, sağ­du­yu­lu dav­ran­dı­ğı Es­ki­şe­hirs­por ma­çı se­yir­ci-yö­ne­tim bağ­la­rı­nın ne ka­dar güç­lü ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.