Maçı büyük bir iştahla ve golü bulana kadar rakibin yakasını bırakmayacağımızı göstere göstere oynadık. Rakip kalenin gırtlağına çöktük golü bulana kadar. Bulduk da... Arda'nın kişisel manevraları golü getirdi ve bizim takım, daha doğrusu "Hiddink'in takımı" gazı kaçmış kolaya dönüverdi. Golü bulana kadarmış iyi değil ama tempolu oyunumuz. Golü attı veee.. Arda "bunu da yazın" dedi basın tribününe... Yazalım o zaman... Almanya maçı ile Belçika maçı arasında geçimini sağlayan takımına en ufak bir katkısı olmayan, araya bir de ameliyat sıkıştıran, sonra da Avusturya maçında dün geceki bu oyunu genç adamın bir hafta önce büyük derbide neden oynamadığını da yazmak bir spor yazarının görevidir... Galatasaray'ın değil Hiddink'in topçusu desem... Maç seçiyor desem ağır mı olur?.. Avrupa'ya gidebileceği maçlarda coşuyor desem daha mı ağır olur?.. Yapma be Arda... Bir hayranın olan şu ağabeyini bozma!.. Topuz oyuna girmiş ve bir şeyler eklemiş. Gökhan Gönül gibi biri yokmuş rakipte. Üstüne bir de gidip harika bir gol atarmış. Hamit bir harika, Arda muhteşemmiş. Onu kurtaran Volkan imiş aslında penaltıyı kurtararak!... Eeee... Hiddink, Avusturya'da galip gelen Belçika'yı, gidip Belçika'da yenmeyi deneyecekmiş... Semih ile iki forvet oynamaya iç sahada cesareti olmayan bir adamın, Azerbaycan mağlubiyeti sonrasındaki son umudu konusunda ben daha ne yazayım?.. Ölme canım ölme... Bu şu demektir... Hiddink, iki ay daha Karayipler'de balık avlama opsiyonu kazanmıştır...