"Ah o taptaze canına nasıl kıydın?"

A -
A +
“Bu kadın nereye gitti?” diye düşünürken kilerin odasını hafif aralayınca çığlık attı!..
 
Kadınlar kendi aralarında konuşuyorlardı:
“Dikkat etmediniz mi, gözlerinin feri kalmamıştı.. Yanakları avurtları çökmüştü. Kel kümes tavuğu gibi düşünüp durur be ya. Kocasıyla arasında bir şey mi oldu acaba?”
“Kocasını dünya ahiret kardeşim olsun iyi tanırım. Efendi, kibar adamın biridir. Kötü söz duymadım ağzından hiçbir zaman.”
“Ben de geçen gün oğlunu severken rastladım kocası Fahrettin’e… 'Ben oğlumu okutacağım, tahsilli adam çıkartacağım' diyordu…"
Aradan bir yarım saat daha geçince Mavi isimli kadın dayanamadı:
“Kız susuzluktan dilim damağım kurudu. Ben gidip bir bakacağım” dedi. Firdevs’in evine girdi. Suyu soğutan Koçhisar küpünden maşrapayla suyunu içip Firdevs’e seslendi:
“Kız Firdevs uyuyup kaldın mı kıız?”
Ses seda gelmeyince merakla odalara baktı. Göremedi Firdevs’i… “Bu kadın nereye gitti?” diye düşünürken kilerin odasının kapısını hafif aralamasıyla çığlık atması bir oldu… Firdevs’in cansız bedeni tavanda sallanıyordu…
Mavi’nin feryadı kulakları yırttı… Herkes çığlık çığlığa oraya seğirtti. Ellerini dizlerine vurarak ağlıyordu gelinler kızlar:
“A be Firdevs… Bunu neden yaptın… Ah o taptaze canına nasıl kıydın?”
Köye bir anda yayıldı bu kara haber… Köylü evin önüne akın etti… Feryatlar, figanlar onu bir daha geri getirmeyecekti…
Fahrettin küçük çocuğuna sarılarak ağlıyor, biricik karısının neden böyle bir cahillik ettiğine anlam veremiyordu… Kendince hiçbir sebep bulamıyordu… Bir kere olsun ona şiddet uygulamak şöyle dursun kem söz dahi söylememişti.
Fahrettin karısının ölümüyle yıkıldı âdeta… Küçücük yavrusunu bağrına basıp onun hasretiyle teselli olmaya çalışsa da Firdevs’in acısı yüreğinden hiç gitmiyordu… Karısının ölümünden sonra yüzü gülmez olmuştu… Günden güne zayıflamış hayattan kopmuştu… Onu hayata bağlayan tek şeyi ondan kendine armağan olarak kalan küçük oğullarıydı…
Zaman nasıl da akıp gidiyordu… Aradan üç koca sene nasıl da geçip gitmişti… Dördüncü senenin sonbaharında köyde hava bir hâl almıştı… Şiddetli rüzgâr çıkmıştı… Kapkara bulutlar köye doğru sürükleniyordu… Fırtınanın ve kararan havanın görüntüsü yüreklere ürperti vermeye başlamıştı. Köylüler kahveden kalkıp evlerine yönelmeye başlamıştı... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.