Yetiştirme yurdunda büyüyüp anneme kavuşmamla ilgili yaşadıklarımı anlatmaya devam ediyorum:Bu defa ben gardımı aldım:-Rahatsızsan ben gideyim. Ayıla bayıla kaldığımı sanmayın. Ben buraya ablamın hatırına geldim.Bu şekilde rahatsızlığımı dile getirince geri adım attı:“Yok canım onu demek istemedim de, bilmem ne de…”Bu arada abla dediğimiz kadıncağız da aman tatsızlık çıkmasın diye gayret ediyor. Ben ise bipervayım…Gazeteci olduğumu falan söyledim, tabii ki küstahlaşmadan. Etiketimi ön plana çıkardım. Mesleğim olduğunu dile getirdim.Yani enişte bey daha o gece, benden rahatsızlığını açık açık dile getirdi. Ben de altta kalmayacağımı ifade edince ister istemez aramızda bir restleşme ve bir cepheleşme oluştu…Sonra ablaya, burada ramazan boyunca kalmak istemediğimi söyledim. “Bu adamın yüzünü görmek istemiyorum” falan dedim. Ama yine de onun hatırına, orada bir ay kaldım. Çünkü Kemal Bey işi gereği her gece evde olmuyordu. Olsa da olduğu günler sadece sahurda karşılaşıyorduk. Gece olması vesilesiyle de pek diyalog yaşamadan sahuru yapıp odalarımıza çekiliyorduk.Ve bir gece bir ağlama sesiyle uyandım…Ağlama sesi “ablam”dan geliyordu. Ziya Amca’nın dizi dibinde oturmuş ağlıyordu… İç çekiyordu… Ziya Amca ile dertleşiyorlardı… Kimin kim olduğunu, neyin nesi olduğunu merak ettiğim için hemen kulak kesildim yine… Diyordu ki Ziya Amca’ya:-Söyleyeyim mi? Vakti geldi mi?Neyin vaktiydi bu? Neyi söyleyecekti? Kime söyleyecekti? Bu bilinmezliklere bilinmezlik katan bir soruydu… Dolayısıyla Ziya Amca ile tanıştığım günden bu ana kadar öğrendiğim bütün bilgiler her an yer değiştirebilirdi… Ziya Amca dudak büküyordu:-Bilmiyorum ki… İstersen söyle. İstersen bırak böyle kalsın…Ertesi sabah da yine misafir olarak kaldığım ablamın evinden işe gittim… Aklımda dün gece yarısı geçen bu dertleşme var… Derken öğleye doğru bir telefon geldi. Arayan Ablamdı… Evinden arıyordu:-Demir, ben Haseki Hastanesindeyim. Eğer vaktin müsait ise Haseki’ye gelebilirsen seninle bir şey konuşmak istiyorum…Müthiş bir duygu… Benimle önemli bir şey konuşmak… Hemen apar topar yola çıktım… Doğruca Haseki’ye… Bahçede buluştuk.-Bak Demir, sana bir şey söyleyeceğim.-Nedir?-Aslında ben senin ablan değilim.Sustum… O ikinci kelimeyi bekliyordum… Benim aslında tahmin ettiğim ama dile getiremediğim o kelimeyi onun söylemesini bekliyordum... DEVAMI YARIN