“Babam her gelene yaşadığını her defasında baştan anlatıyordu bıkıp usanmadan...”
Yaz tatilinden bir gündü. Evlere misafirliklerin olduğu zamanlardı. Teyzemlerin evi müsaitti. Genelde oraya toplanır gece geç saatlere kadar sohbet ederdik.
Akşam yemeği neşe içinde yenmiş, hanımlar sofrayı toplarken babamlara çay servisi çoktan yapılmaya başlanmıştı.
Aramızda yabancı yoktu. Konuşmalar uzamış geç saatlere doğru çaylara doymuştuk.
Sıra meyvelere gelmişti ama bu arada herkesin gözü salonun ortasındaki televizyondaydı.
Heyecanla seyrettiğimiz dizi film bitsin istemiyorduk. Sanki filmin içinde gibiydik. Biri bir şey sorsa ekrandan gözümüzü ayırmadan tek kelimelik cevaplarla geçiştirmeye çalışıyorduk.
Hoş o anda soru soracak olan da yoktu. Zoraki bir şey sorulursa öteki tek kelimelik bir cevap bulup filme dönüyordu.
Babam meyve tabağındaki büyükçe bir elmayı eline almış kabuğunu soymaya başlamış.
O sırada, belki dikkatsizliğinden, belki bıçağın keskinliğini ayarlayamadığından ama bana kalırsa filmden gözünü ayıramadığından bıçağı eline kaçırmıştı. “Hay Allah!” sesiyle hepimiz babama baktık.
Hemen bir çığlık koptu. Dizi filmden daha önemli bir durum olmuştu. Bütün gözler babamın kanayan elindeydi. Babamın eli ciddi bir şekilde kanıyordu.
Teyzemin alelacele getirdiği beyaz bir bezle babamın elini sardılar. Biz “inşallah küçük bir kanamadır” diye önem vermedik ama kanama bir türlü durmuyordu.
Şükür ki amcamın otomobili kapıda bekliyordu. Babamı amcamın arabasıyla hastaneye götürdüler. O andan itibaren çocuk kalbime bir korku düştü. Sanki babam çok ciddi bir hastaydı ve hastaneye götürülüyordu. Dayanamayıp ağlamaya başladım. Evdekiler teselli etmeye çalıştılar.
Bir buçuk saat endişeli bekledik. Derken bir araba sesi ile kapıya koştuk. Gelenler babamlardı. İçeri girdiklerinde babamın yüzünün güldüğünü görünce biraz olsun rahatladım. Babamın avucuna beş dikiş atmışlardı. Hatta dikiş atmadan önce babamın elini uyuşturmuşlar bile. Gerek ben gerekse kardeşim babama kavuşmanın mutluluğunu ömür boyu unutamam.
O andan itibaren gecenin konusu dizi film değil babamın eli oldu.
Bir müddet sonra evlerimize dağıldık. Babam sabaha kadar kolunun sızladığını söyledi.
Ertesi gün nereden haber almışlarsa tanıdıklar akrabalarımız birer ikişer “Geçmiş olsun” ziyaretine geldiler.
Ayçan Aydoğmuş
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...