“Yaşlıyım ve bitkinim, ağrım dayanılacak gibi değil, bana öncelik tanıyamaz mısınız?”
Hatırama bugün de devam ediyorum... Neticede acılı ve sıkıcı bir bekleyişten sonra sıram geldi. İlgili bölüm doktorlarıma durumumu anlatarak MR CD’sini verdim. Doktorum şikâyetlerimi dinledikten sonra hocası ile istişare etmek için yanımdan ayrıldı. Yirmi dakikalık bir beklemeden sonra doktorum hocası ile birlikte geldi.
Ağrıyan dişimin altında batık bir dişin olduğunu, yaşım itibarı ile çekilmesinin büyük risk içerdiğini, ağrının ilgili dişte tespit edilen çatlaktan kaynaklandığını, kanal tedavisi ile bu ağrının kesileceğini tahmin ettiğin söyledi. Sonra da uzun bir rapor yazarak “endodontoloji” bölümüne havale etti.
Saat 13.00 olmuştu. Bitkin ve hâlsiz bir şekilde ilgili bölüme gittim. Kaydımı yaparak içeriden çağrılmamı beklememi söyledi sekreter. Ben de âdeta tükenmiştim. Çektiğim ağrı, açlık, yorgunluk ve moral bozukluğu vücut direncimi hayli hırpalamıştı. Ellerim titriyor, başım dönüyordu.
Aciz, bitkin ve çaresiz bir şekilde boynumu bükerek "Silsileyi Aliyye" büyüklerini sayıp ruhaniyetlerinden mırıldanarak yardım istedim, isimlerini hatıramdan geçirerek istimdat eyledim...
Bu arada ilgili bölüm doktorları kapıya gelerek hastanın ismi söyleyip içeriye muayeneye çağırıyorlardı. Devlet hastanelerinde 65 yaş üstü hastalara öncelik tanındığı hâlde, burada bir türlü ismim okunmuyordu. Bu şekilde iki saate yakın çırpınıp durdum âdeta.
Nihayet iki hasta kalmıştık. Dayanamayıp sekretere:
“Yaşlıyım ve bitkin hâldeyim, diş ağrım dayanılacak gibi değil acaba bir aksilik mi var neden bana sıra gelmiyor?” diye hâlimi bildirdim.
Sekreter çaresiz hâlimi görerek bu önerimi makul karşıladı. İçeri giderek az sonra geri geldi. “İsminiz listede, çağıracaklar” dedi.
Arkasından yine bir doktor gözükerek yanımdaki genç hastayı da çağırdı. Artık tahammülüm kalmamıştı. Hemen atılarak: “Yaşlıyım ve bitkinim, diş ağrım dayanılacak gibi değil, bana bir öncelik tanıyamaz mısınız?” diye ricada bulundum.
Bunu duyan genç hasta, “ben sıramı amcaya veriyorum, onu içeri alın” demez mi? Bunu duyan doktor “peki” diyerek beni içeri davet etti. Genç hastaya samimiyetle teşekkür ederek muayene odasına umutla yürüdüm. Koltuğa oturduğumda, “hoş geldiniz, şikâyetiniz nedir” diye nazikçe sordu doktor. DEVAMI YARIN
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...