"Bunu bana nasıl söylersiniz?"

A -
A +

Çocukluğumun mahallesini ve mahallemizdeki komşularımızı anlatmaya bugün de devam ediyorum...

 

Kafasını toparlayıp da ne babasına ne çaresiz karısına bir hayrı dokunan sarhoş kocayı bazen bir akşam ah of sesleriyle birkaç kişi koluna girerek getirirlerdi. Kim bilir hangi meyhanede hangi barda kiminle takışmış kim tartaklamıştı? Orası burası morarmış ağzı gözü yamulmuş hâlde eve getirilen kocasının sesini duyunca sokağa fırlayan zavallı kadıncağız hemen koluna gider kocasını evine sokardı da ağzını açıp bir kelime olsun bela okumazdı... Kocasına kızmaz öfkelenmezdi...

 

Bir motosikleti vardı... Yurt dışında çalışan eniştesi ile ablası hediye etmişti. Birisi yine bir kavgada tutmuş demiş ki:

 

“Daha ablanın aldığı motorda geziyorsun bir de delikanlı ayakları yapıyorsun!”

 

Vay bunu bana nasıl söylersiniz? Gidiyor kafa kıyakken bir bidon benzin alıp motoru ateşe veriyor... Motor alev alev iken bir de üzerine koşunca bağırıyorlar “Dur gitme! Kendini de yakma!” diye. Meğer motorun benzin deposunun kapağını açacakmış ki depo patlayıp da çevreye zarar vermesin diye... Komşuluğu o kadar iyiydi...

 

Mahalleliye en ufak bir zarar vermeyi bırakın, kimin ne işi varsa o zaman yardıma giderdi... Tabii ayık olduğu veya mahalleye geldiği zamanlar...

 

Hatta bir keresinde rahmetli babam hastalanmış evde yatıyormuş. Annem ona çorba pişirmiş ama limon yok evde. Vakit gece yarısı... Biz daha küçük çocuğuz. Pencereden yol gözlüyordu. Niye? O gelirken görürse ona limon aldıracak... Bu saatte bana ne sizin limonunuzdan der mi? Hayır, herkes herkesi tanır bilir kendi evi gibi görürdü... Dolayısıyla o gider meyhane önünde, şurda burda gece açık olan yerde bulur alır gelirdi o limonu...

 

Sonradan hacca gitmiş, her şeye tövbe etmiş beş vakit namazlı abdestli olmuştu...

 

Şimdi her biri birer birer öteki âleme göç ettiler. Biz yaşlandık, o mahalleler tenhalaştı... Kentsel dönüşüm mü ne bekliyormuş...

 

Bizlere şehrin yukarı kısımlarında eskiden piknik yaptığımız tepelerde koca koca apartmanlarda kibrit kutusu gibi daireleri modern hayat diye sundular...

 

Şimdi her birimiz kimden kimseden habersiz, ruhsuz televizyonların başında, bir başına “canlı yayın” izliyoruz nasıl canlıysa!..

 

     Yusuf Kenan

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.