Duyduklarıma inanamadım!..

A -
A +
“Dibi görünmeyen bir kuyunun, sonu belli olmayan bir senaryonun içinde gibiydim...”
 
Ben ise hiçbiriyle zerre ilgilenmiyordum. Hatta bu arada mantıklı bakıldığında münasip görülebilecek türde evlilik teklifleri de geliyordu. Ama her birine değişik bahaneler üreterek kabul etmiyordum.
Ben kendi küçücük dünyamda kurduğum o hayallerle mutluydum. Onu uzaktan da olsa sevmek bile bana mutluluk veriyordu… Onun yerine hayalimde dahi olsa kimseleri konduramıyordum. Onu beklemek bile ayrı bir zevk ayrı bir heyecandı…
Günler ayları kovaladı… Aylar yılları… Bir ilkokul öğretmeni olarak hayata atıldım. Okulum ve öğrencilerim, mesleğim… Hepsi benim için kutsaldı… Karşılıksız birer aşktı… Ama ona karşı olan sevgim de diğerleriyle birlikte büyüyerek devam ediyordu. O da öğretmen olmuş bir ortaokulda görev almıştı. Ah neden yakın okullar değildi sanki? Belki yolda karşılaşır iki kelime konuşur ve bu konuşmayla ben günlerce değişik hayaller kurarak avunabilirdim. Bendeki bu sevgi artık beni de korkutmaya başlamıştı...
Bu arada, hiç alakasız bir şekilde annemle annesi konuşurken onun da bir akraba kızını sevdiğini, karşılık bulamadığını annesinden öğrenmiştim. Şimdi acım bir iken ikiye çıkmıştı… Kendimdeki karşılıksız aşkın acısını yüreğimde iyi bildiğim için onun da nasıl acı çektiğini en iyi ben anlıyor olmalıydım… Bu sebeple kendimden daha çok acımaya başlamıştım. Dibi görünmeyen bir kuyunun, sonu belli olmayan bir senaryonun içindeydim.
Benden gönülce ve ruhça çok uzakta olan ve benimle hiçbir ilgisi alakası olmayan bir kişiye bu kadar bağlanmak aptallık değil miydi?
Günlerim gizli gizli ağlamak, hayallere dalmak ve gemiler geçmeyen bir ummanda sahilde ümitsiz bekleyişlerle geçiyordu. Ve hiç ama hiç beklemediğim bir gün… Okuldan eve döndüğümde annem ve kız kardeşimin bana bakarken gözlerinin içi ışıldıyordu.
“Hadi iyisin, iyisin” modunda bir bakış… Kız kardeşimin müjdemi isterim diyecekmiş gibi kelimeleri ağzında zor zapt edişi… Yüzüme bakıp tatlı gülümsemeler…
Akşam yemeğini yiyen babamın dışarı çıkmasıyla bu gülüşmeler mesaj ve anlam içeren konuşmalara dönüvermişti. Sonunda kardeşim yanıma gelip büyük bir sır verir gibi kulağıma fısıldadı:
“Bugün seninki ne yapmış biliyor musun? Gelip seni istetmiş annesine!”

Bir hoş oldum… Yüzümden kan fışkıracak gibi oldu… Şaşırdım, kızardım, heyecandan elim ayağım birbirine dolaştı… O an konuşamadım… Sanki dilim tutulmuştu. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.