"Gözün üstünde olsun!"

A -
A +

“Onun kim olduğunu bildiğim hâlde hiçbir zaman biliyor gibi davranmamaya karar verdim.”

 

 

 

İki sene Tatvan’da bir yıl da Muş’ta görev yapmıştım... Subaylık hayatımın fiziken en zor dönemini burada yaşamakla birlikte ömrümün en güzel hatıralarını da burada yaşamış oldum...

 

Emekli bir subay olarak bunlardan birkaçını paylaşmak istiyorum... "Terörsüz Türkiye"de huzur içinde yaşamanın konuşulduğu bugünlerde ben de hatıralarımı naklederek sürece zerre miskal de olsa katkıda bulunmak istiyorum.

 

Tatvan’da müstakil kışlanın Karargâh Bölük Komutanı olduğum bir gün Tabur Komutanım beni odasına çağırdı. Bölüğüme yeni bir Asteğmen verilmiş ama sakıncalı personelmiş. Çok kabarık bir dosyası var.

 

“Elvan Üsteğmenim, çok dikkatli ol, gözün üstünde olsun” dedi. Odama geçtim, dosyayı inceledim. Özellikle üniversite yıllarında birçok eyleme katılmış, hapis yatmış çıkmış. Kayıtlarda militandı ama herkes gibi o da askerlik vazifesini yapmak zorunda. Ona nasıl davranmam gerektiğiyle ilgili çok düşündüm. Kim olduğunu bildiğim hâlde hiçbir zaman biliyor gibi davranmamaya karar verdim. Herkese nasılsam, ona da öyle oldum. Çok zeki bir çocuktu, çok başarılı bir askerlik yaptı ve vukuatsız terhis oldu. Terhis olup izin kâğıdını almaya sivil elbise ile odama geldiğinde;

 

“Komutanım, size bir şey itiraf etmek istiyorum. Askere gelirken bana militanım diye çok çile çektirirler korkusu ile gelmiştim ama siz bildiğiniz hâlde bana hiç farklı davranmadınız. Hatta babamdan görmediğim iyiliği babalığı sizden gördüm. Siz belki hatırlamazsınız ama Ağrı-Tutak’taki tatbikatta yaptığım basit bir şeyi siz takdirle karşılayıp bana teşekkür ettiniz. O gün benim hayatımın dönüm noktasıydı. Ömrümce kimseden takdir ve teşekkür almamıştım. O günden sonra hep sizin takdirinizi alabilmek için çırpındım. Benim babam bir sendikacı idi. Ailem ve çevrem hep marjinal kimselerdi. Üniversitede ister istemez ben de o akımlardan birine üye oldum. Askerden önce düşmanı olduğum bütün değerler hakkında benim bütün ezberlerimi bozdunuz. Vazifenize bağlılığınıza, vatan sevginize ve insani değerlerinize hayran kaldım” dedi ve elimi öpmeye kalkıştı...

 

Boynuna sarıldım, “kardeşim benim” dedim. Kaybedilmiş bir insanı bu millete geri kazanmanın mutluluğunu yaşadım. Şiddet ve inkârın, ideolojiler ile insanları kamplaştırmanın ne kadar yanlış olduğunu bizzat yaşayıp görmüş oldum. DEVAMI YARIN

 

 

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.