“Babam hangisini beğenip almışsa onu giyinirdik. Babamın çok güzel zevkleri vardı...”
Çocukluğumdaki ramazanları anlatmaya bugün de devam ediyorum... Bayramdan bir iki gün öncesinde bizim evde çok erken kalkılırdı. Sabah namazından sonra uyunmazdı. Evde tüm işler bitirilir bayram hazırlığına devam edilirdi. Babam beyaz külahlara mevlit şekerleri doldururdu. Ama öyle alelusul değil hepsi aynı intizam ve düzen içinde hazırlanır külahların ağzını kapatırdı. Babamı izlemek bize ayrı bir zevk ve keyif verirdi.
Onları çelik bir tepsiye yerleştirip sofada sandığın üzerine koyardı. Yanında da gül suyu. Misafirlere beraberinde ikram etmek için.
Yüreğimiz kıpır kıpır misafir beklemeye başlardık. Öğle namazından önce komşular birer ikişer gelmeye başlardı. Misafirler üst kattaki misafir salonuna geçerlerdi. Annelerin genç kızların her birinin ayrı ayrı çok güzel örtüleri olurdu.
En son kadın hoca da geldiği zaman evdekilerden ses çıkmazdı. Hoş bir sessizliğin ardından hoca mevlid-i şerif okurdu. Çok güzel bir okuma şekli vardı. Evimizde ayrı bir huzur oluşurdu.
Hoş bir sohbet yapılır, ardından hatim duası yapıldıktan sonra o mevlit şekerleri tutulur. Gül suyu teker teker ve itina ile dökülürdü. Mevlidin sonunda şekerini alan gülsuyunu dökünen oyalanmadan dağılırdı. Çünkü sırada başka bir evde yine başka hatim duasına yetişeceklerdi.
Yine o gün ikindiden sonra annemleri dayım kabir ziyaretine götürürdü. Erkeklerde bayram sabahı giderdi kabir ziyaretine.
Bir ramazan öyle bir coşku ile geçerdi ki uzun anlamlı günlerin her günü ayrı bir güzellikte olurdu.
Bir gün komşumuzun kızı bize iftara gelirdi, diğer bir gün kendim onlara iftara giderdim.
Bayramlık alışverişi yapardı babam bizim için ramazanda. Neye ihtiyacımız varsa onu alıp getirirdi. Biz hiçbir zaman mağazaya ayakkabıcıya gitmezdik. Babam tanıdık mağaza sahibinden alıp getirirdi elbiseleri etekleri bluzları içlerinden beğenirdik diğerleri giderdi. Veya bir etek gelirdi bunu beğenirsek bir tane daha gelirdi.
ayakkabıların, terliklerin hangisini beğenip almışsa onu giyinirdik. Babamın güzel zevkleri vardı o ne almışsa hep çok severek giymişizdir.
Böylece bir Ramazan-ı şerif geçip giderdi. Böyle bir evde tabii bayramlar da ayrı güzel geçerdi.
Çocukluğumuzun ramazanları ne güzeldi...
Gülsüm Ağcadağ