İl Müfettişler Kurulu Başkanı

A -
A +

“Biraz sonra baktım o kapıda bekleyen şişman memur içeriye girdi, ceketini düğmeleyip”

 

 

 

Manisa’da Tekel Başmüdürlüğünün yanında, mütevazı Türkiye gazetesi büromuzda iken yaşadığım bir hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum:

 

Adam bu sefer “Tam aradığım adamı buldum” deyince de şaşırıp kaldım.

 

Adam “Sen beni tanıyamadın değil mi?” dedi.

 

“Abi senin gibi böyle yakışıklı beyefendiyi ilk defa görüyorum ve müşerref oluyorum, nereden tanıyacağım?”

 

“Orhan kardeş hani takriben üç ay önce ben üstü başı toz içinde eski elbiselerle büronuza geldim. Elektrik kurumuna beraber gittik. Sen beni hiç tanımadığın hâlde kefil olup imza atmıştın ya, ben işte o adamım.”

 

Meğerse bu zat dönemin Manisa İl Müfettişler Kurulu Başkanıymış. Beyefendi anlatmaya devam etti:

 

“Orhan kardeş ben sana teşekkür etmek için üç kez sizin büronuza geldim. Sen yoktun. Adını da bilmediğim için geri dönüp geliyordum. O günden beri seni arıyorum” dedi.

 

Durum anlaşılınca ben de rahatladım. Kahvelerimizi içerken, o bana “hayırdır sen neden buraya geldin?” dedi. Ben de “efendim şirketimizin bazı ürünlerinin pazarlamasını yapıyorum. Resmî dairelerde kapıdaki memurlar bırakmıyorlar. Ben de katalogla satış yapmak için gelmiştim” dedim.

 

Başkan:

 

“Ver bakalım katalogda ne var” dedi. Ürün kataloglarını masanın üstüne koydum. Yaklaşık içeride on kişi vardı. Oradakilerin hepsi de birer ikişer ürün siparişi verdi. Başkanla bir şube müdürü -ismi Hikmetüllah’tı- onlar da Türkiye gazetesine abone oldular.

 

Başkan zile bastı. Biraz sonra baktım o kapıda bekleyen şişman memur içeriye girdi. Ceketinin düğmelerini iliklemiş ‘hazır ol’da durdu: “Buyur başkanım” dedi.

 

Başkan “biraz bekle” dedi. Şişman memur da bana yan yan bakıyor. Başkan o kapıda bekleyen memura “Bak bundan sonra Orhan kardeşime bu kapılar serbest. Gelince de ona yardımcı ol” dedi. O da “baş üstüne başkanım” dedi.

 

Vakit de öğleye yakındı. Ben “başkanım müsaade isteyeyim öğle mesaisinden sonra ürünlerinizi buraya getirip teslim ederim” dedim. Kapıdaki şişman memurla beraber çıktık.

 

Bu sefer kapıyı bekleyen memur “Yahu Orhan kardeş sen baştan bana söyleseydin ya ‘Başkanın tanıdığıyım’ diye. Biz de sana öyle kaba davranmazdık.”

 

Neyse bekçi ile de kucaklaştık. Helalleştik. O da abonemiz oldu ve oradan ayrıldım...

 

Öğleden sonra sipariş aldığımız ürünleri sahiplerine teslim ettim. Bekçiye de bir kitap hediye ettim. Ahbap olduk...

 

         Orhan Yavuz Ejder-Akhisar/Manisa

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.