“Hayatın en büyük sırrı bize Allahü teâlânın bir armağanı olmasıdır, ah bir anlasak...”
Hayat bir armağan ise o zaman hayata dair her şey birer armağan değil midir? Bir adam vardı. Her şeyden şikâyet ederdi. Mutluluk arayışında neredeyse bir ömür tüketmişti. Sanki memnuniyetsizliğin timsaliydi. Yüzü stresten mutsuzluktan kırış kırıştı.
Ne olduysa bu adam aniden değişti. Bu değişimi soranlara “yeter artık dedim, dün gece şu karara vardım. Unut bunları mutluluğu da bekleme. Sadece yaşa gitsin” dedim kendime.
Milyarlarca insan hedeflerine ulaşmak istediler ve ulaştılar. Başarılı olmak istediler oldular. Zengin olmak istediler oldular. Ama çoğu mutsuz oldu. Hatta mutsuzlukları artanlar oldu. Fakirin ise umudu devam eder gider...
Bu, bir gecede değişen adama gelecek olursak ona bu kararı aldıran ölümü ensesinde hissetmeye başlamasıydı. Arayışın ta kendisidir bizi mutsuz eden. Bir hatırada şöyle yazıyordu:
Abdürrahim Karakoç’un “Bayramlar bayram ola” şiiri hakkında yazar “çocuk kalbimle şiirin son kıtasını hep korkuyla dinlerdim. Çünkü “Yer-gök ‘Bayram’ dedi ağzını açtı, /Adam ‘Bayram’ dedi evinden kaçtı” diye bitiyordu. Ya benim babam da bir gün evden kaçarsa? Ya yokluk ona da uğrarsa ne yaparım?” diyordum. Ama o hiç kaçmadı. Her bayramda soframıza umut, kalbimize güven, avuçlarımıza dua serpti” diyor.
Evet benim babam da kaçtı. Çoluğu çocuğu yaşlı anasına bırakıp gurbette Karayolları'nda çalışmaya gitti. Babam buna mecburdu. Çeltiklerimiz başakta susuzluktan kuruduysa geriye yapacak ne kalır ki? Kendisi daha birkaç yaşında iken ve babaya en ihtiyaç duyduğu bir yaşta babası ölüyor. Üvey baba elinde her türlü işkenceye maruz kalıyor. Evet o günler geçti ama babamın travması geçmedi. Babamın bize terbiye vermesinden eğitmesinden daha doğal ne olabilir ki?
Bir de öfkesini evden çıkarmak vardır. Su yüzünden köylü birbiri ile sanki savaş hâlinde olurdu. Babam dışarıda birine kızsa eve gelir bir bahane ile ya annemi, onu bulamazsa beni döverdi. Bu öfke patlamaları sürüp gitti. Beni dövmesine aldırmazdım da annemi dövmesine çok içerlerdim. Bu yüzden babama çok kızardım. Onun hakkında hiç iyi düşünmezdim. Tek endişem elimden bir kaza çıkarsa annem ve kardeşlerim mağdur olurlar korkusu idi. Çok şükür ki Rabbim sabır verdi babaya isyan etme yanlışlığında bulunmadım. Allaha hamdolsun.
Mustafa Ali Mahdum
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...