“Sen hoş gelmişsin. Fakat acil çıkmam lazım. Aşağıda çocuklar beni bekliyorlar, dedi...”
Bir hediye çantayla ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Kendi kendime dedim ki: Daha önce de çantanın bozulan bazı yerlerini yaptırmıştım, çok memnun kalmıştı.
İçimden demek ki bunun için gelmişim dedim. İnceledim, metal düğmeyi deriye tutturan vidalarının olmadığını gördüm.
O sırada aklıma bir fıkra geldi: Adamın birinin arabasının lastiği akıl hastanesi önünde patlamış. Çaresiz tekeri sökmüş. Olacak bu ya söktüğü 4 bijon, yuvarlanıp yağmur rögarına düşmüş. Adam bir sağına bakmış, bir soluna bakmış, çaresiz kaldırıma çöküvermiş. Bu arada olup bitenleri en başından beri akıl hastanesinin demir parmaklıklı penceresinden seyreden deli seslenmiş:
-Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer bijon çıkar. Hepsinde üçer bijon olsun.
Seni, lastikçiye kadar idare eder, demiş.
Fıkra misali ben de diğer kilitlerden birer vida almaya karar verdim.
Çantanın kapağı altında bulunan, sağlı sollu iki tane daha küçük düğme vardı, onların vidalarının birer tanesini kullanacaktım.
Bunun için pense ve ince uçlu tornavida lazımdı. Hemen bir koşu muhatabından pense tornavidayı alıp geldim. Amacım, abi odasına gelmeden düğmeyi yerine vidalamaktı. İşi zorlaştıran vidaların uçları deforme olmuştu, tornavida pek iş görmüyordu. Neticede zar zor da olsa iki düğmedeki dört vidadan iki vidayı sağlam şekilde kullanarak tamir etmeye muvaffak oldum.
Son vidayı sıkarken abimiz odaya girmez mi? Oldukça telaşlıydı. Oturma fırsatı olmadan:
“Sen hoş gelmişsin. Fakat acil çıkmam lazım. Aşağıda çocuklar beni bekliyorlar, geniş bir zamanda konuşuruz” dedi ve çantanın tamir edildiğini görünce şaşırdı.
Çok memnun oldu, sevindi, gözleri doldu geldi:
"Abi, düğme yerinden çıkınca 'şimdi Onur abi olsaydı bunu tamir ederdi, o da çoktandır gelmiyor' diye kalbimden geçirmiştim. Sen de âdete duymuşsun çağırmadan çıkıp geldin. Ben yokken bile çantanın arızasını gördün ve tamir ettin. Böyle bir şey olabilir mi?”
Sarıldık “bunu saymam tekrar beklerim” dedi. Muhabbetle vedalaştık.
Ben de duygulandım. İçimden ben bu ziyareti öyle saydım ki, herkesle olmayan bir gönül bağının tezahürü hadisesiydi, nasıl hislenmem ki...
Hani derler ya “Kalpten kalbe bir yol vardır, görünmez...”
Onur Ercan
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...