“Bu şekilde olmaz. Ekibin olmasa sen bir hiçsin. Herkese eşit davranmalısın” dedik ama...
Hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...
"Neyse ki Trabzon’da bir turizm firmasında iş buldum. Aynı zamanda üniversiteye kaydoldum.
Başlangıçta çok zordu. Uykusuz geceler, aç geçen günler oldu. Ama yılmadım. Zamanla hem işte hem okulda başarı gösterdim.
Patronlarım benden memnun kaldı, ben de onların güvenini boşa çıkarmadım.
Üç-dört yıl böyle geçti. Mezuniyetime yakın, artık kendi işimi kurmak istiyordum. Durumu patronlarıma açtım. ‘Neden ayrılıyorsun? Bize ortak ol’ dediler.
Ama ben kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyordum. Teşekkür ederek ayrıldım ve kendi turizm ofisimi açtım.
Bu süreçte ailemden tek kuruş destek almadım. Hatta zamanla ben onlara destek oldum.
İçimde hep şu duygu vardı: Başarmak yetmez, bunu aileme ve çevreme göstererek kendimi ispat etmeliyim. Kimseye muhtaç olmadan dimdik durabileceğimi göstermeliyim.”
Abdullah Bey’in bu anlattıkları hepimizi derinden etkiledi. Ama hikâye henüz bitmemişti. Asıl ders alınacak kısmı şimdi geliyordu:
“Kardeşlerime gelince” diyerek devam etti:
“Bir kardeşim tekstil işi, diğeri ise catering firması işletiyordu. Özellikle tekstil işiyle uğraşan kardeşim işi çok büyüttü. Hatta kendi fabrikasını kurdu. 100 kişi çalıştırıyordu. Siparişlere yetişemiyordu. Ancak maalesef başarısını sadece kendine mal ediyordu. İşçilere farklı, yöneticilere farklı yemek veriyordu. Bu ayrımcılık huzursuzluk oluşturdu.
Defalarca uyardık: ‘Bu şekilde olmaz. Ekibin olmasa sen bir hiçsin. Herkese eşit davranmalısın’ dedik. Ama dinlemedi.
Kendini yeterli görüyor, hiçbir teklife kulak asmıyordu. Sonuç ne oldu? Siparişler azaldıkça azaldı, çekler dönmeye başladı. Personel çıkardı, kredi çekti. Ama ne yaptıysa çare olmadı. En sonunda iflas etti. Elinde ne varsa gitti.
Diğer kardeşim, yani catering işi yapan abim üzülerek onu yanında işe aldı. Şimdi onun verdiği işleri yapıyor. Mahcup bir hâlde. Pişman… Ama artık yapacak bir şeyi kalmadı... Zamanında bizi dinleseydi, başarının sadece kendi eseri olmadığını anlasaydı, belki de bunlar yaşanmazdı.”
Bir süre herkes sustu. Çaylarımızı bitirmiştik. Kafamızdan farklı farklı düşünceler geçerken, son noktayı koyduk:
“İnsan ne oldum dememeli...” Ortada bir başarı varsa “benden” diyerek sahiplenmek yerine “bizden” diyerek herkesi başarıya ortak edebilmeli...
Rumuz: Ekip
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...