“Bulunduğunuz mevki, aldığınız eğitim, kurallara uymak için ceza yazmayı gerektirmiyor.”
1987 yılının kış aylarıydı. Eşimle konuşarak izin alıp Malatya’ya, köye gitmeye karar verdik. Çocukların okulu da tatile girmişti. Şubat ayıydı. Arabamıza binmiş, Tokat, Sivas üzerinden Malatya'ya gidiyorduk. Tokat’a doğru giderken yolda önümüzde bir düğün alayı gidiyordu. Ben sollaya sollaya düğün konvoyundaki arabaların hepsini geçtim.
Bir ara ibreye baktığımda 138 km hızla gittiğimi gördüm. Biraz ileride polisler duruyordu işaret ettiler, arabayı durdurup yolun sağına çektim. Bir polis gelerek:
"İleride amirimiz radardan sizin 138 km hız yaptığınızı tespit etmiş. Telsizle bize bildirdi. Ceza yazmak durumundayız. Lütfen ehliyet ve ruhsatınızı verir misiniz?” dedi. Ben ehliyet ve ruhsatımı polise verdim. Ehliyet ve ruhsatı alan polis memuru, yolun öbür tarafında duran diğer polisin yanına gitti. Ben arabadan inip yanlarına gittim. Gidinceye kadar onlar benim evraklarımı incelemiş ehliyette mesleğimin kaymakam olduğunu görmüşlerdi. Ehliyet ve ruhsatımı kapatarak:
"Buyurun efendim. Güle güle gidin. Yalnızca öğrenmek istiyoruz, nerenin Kaymakamısınız?" dediler. Ben:
"Vezirköprü'nün Kaymakamı; Malatya'ya gidiyorum. Hız limitini geçtiğime göre neden ceza yazmıyorsunuz?" dedim. Ehliyet ve ruhsatı isteyen güler yüzlü genç polis; "Efendim, siz üniversite mezunusunuz. Bir ilçeyi yönetiyorsunuz. Çok önemli bir mesleğin mensubusunuz. Biz polisler de sizin emrinizdeyiz. Diğer taraftan bakıyorum yanınızda çok değerli eşiniz var. Ufak, pırıl pırıl iki çocuğunuz var. Sizin gibi bir insanın yolda nasıl gideceğini bizden daha iyi bileceği muhakkaktır. Ceza ıslah etmek için verilir. Sizin bulunduğunuz mevki, aldığınız eğitim, kurallara uymak için ceza yazmayı gerektirmiyor. Siz yolda nasıl gideceğinizi hepimizden daha iyi bilirsiniz. Yolunuz açık olsun, güle güle gidin efendim" dedi.
Ben bir anlık düşündükten sonra "Memur Bey, ceza yazsaydınız bundan daha iyi olurdu" dedim. Onlar da güldü: "Hayır efendim, böylesi daha iyi" dediler.
Arabaya binince eşim: "Turan, ceza yazdılar mı?" dedi. "Hayır" dedim. Eşim “neden yazmadılar?” diye sordu. Ben o polis memurunun söylediklerini eşime aktardım. Eşim de: "Gerçekten para cezasından daha etkili bir yöntem kullanmışlar" dedi. O gün yol ve hava şartları ne olursa olsun hiçbir zaman normal hız sınırını geçmedim. Hâlen de araba kullandığımda o polis memurunun söyledikleri aklıma geliyor ve trafik kurallarına uyma konusunda kendimi daha zorunlu hissediyorum.
Turan Eren-Üç Dilek
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...