“Böylesi iyi kalpli bir insanın, büyüttüğü biricik oğlu nasıl oluyor da böylesi bir hâle düşüyordu?”
Damat galiba yorgun olmalıydı… Ama insan yorgun ise yorgun olduğunu söylerdi. Bu damat bir tuhaftı. Dünya yansa dönüp bakacak hâl yoktu. O an anladım… Bu oğlanın kimseye söylemediği bir hâli var ama ne?
Bu cevapsız sorular beynimi allak bullak etmeye yetmişti… Ama düğünde bulunmamış, hayırlı olsun demeye gelmemiş, öylesine yolu düşmüş biri olarak bunları hesaba çeker gibi sorgulamanın anlamı yoktu. O gece gözüme uyku girmedi. Damat da gece boyu tuvalete taşınmıştı. Bu da enteresandı… Ertesi sabah damattan ses seda yoktu. Hacer ise bu hâli çoktan kanıksamış hâldeydi. Öylesine “Cemil nerede?” diye sordum. O da öylesine cevapladı:
—Uyanmaz o…
Hacer belli etmese de öğrendim ki üniversite mezunu olmasına rağmen damat çalışamıyordu. İyiydi hastı ama işsiz güçsüz geziyor, gece yarılarında eve geliyordu. Sabah öğleye kadar yatıyor, öğleden sonra da akşama kadar orda burada ruh gibi dolaşıyordu.
Durumu ablama da açtım. Onlar da Hacer’in mutsuzluğunu hissediyor ama bir şey bilmiyorlardı. Ne asilmiş ki kocasının artık ümitsiz vaka hâline gelmiş durumunu kimselere söylemiyordu.
Bu ziyaretin üzerinden çok geçmedi… Bir de duyduk ki, Hacer’in kocası Cemil kalp krizi geçirmiş…
Kendi kendime ilk duyduğumda “Demek hastalıklıymış” zannettim. Sonradan öğrendik ki meğer bu delikanlı üniversitede iken arkadaş çevresinin etkisinde kalarak eroine alışmış, zaman içinde tam bir eroinman olmuştu.
İşin enteresan tarafı, yıllarca öğrencilerine ilim irfan aşılayan, kendisi iki üniversite bitiren, sürekli okuyup kendini geliştiren, kültür abidesi dediğimiz Nihat Hoca’nın dahi yıllarca haberi olmamıştı.
Evlendiğinde bizim gelin farkına varmış. Durumu kayınpederine iletmiş. Nihat Bey önce inanamamış. Durum ortaya çıktığında da on yaş birden çökmüş… Ama Hacer bu hâli aile sırrı bilip bu sırrı kimseyle paylaşmamış.
Nasıl şaşırdım anlatamam. Böylesi bilgi birikime sahip olan bir baba nasıl oluyor da oğlunun bu hâlinden haberdar olamıyordu? Neye şaşıracağımı neye üzüleceğimi bilemedim, bilemiyorum…
Biricik yeğenimin genç yaşta dul kalarak hayatının karardığı bu evliliğe sebep olduğuma mı yanayım?
Böylesi edep timsali bir babanın oğlunun böylesi bir illete nasıl bulaştığına mı şaşırayım?
O edep timsali gencin hayatının baharında arkadaş çevresinin kurbanı olmasına mı kahrolayım?
Sabri Kapça - İstanbul