“Birkaç ay bu köşeye hatıra yazıp getiren ne usta bir kalemdin sen Sadettin Ağabey...”
1988 yılında Türkiye Çocuk dergisine geldiğinde çok mütevazı bir duruşun beraberinde tepeden tırnağa prensip sahibi bir insanla tanıştığımızı çabuk anladık.
Çakı gibi bir Türk subayı olduğunu anladığımızda saygımız bir kat daha arttı sana.
Her gelişinde bir tomar yazı getirir, bir birinden güzel sohbet konularıyla aynı zamanda eğlenirken öğrenen çocuklar olarak yetiştirirdin derginin o kocaman çocuklarını.
Kendine saygının insana saygı olduğunu anlatırdın. Bağrı yanık bir Anadolu çocuğuydun ama kendini bir Türk münevveri olarak armağan etmiştin İstanbul’a.
Kelimelerle çizerdin resimleri eserlerinde. Yazdığın hikâyelerde şimdiye kadar kaç kalem senin tasvirine yetişebildi ki?
Biraz daha büyüdüğümüzde senin daha büyük olduğunu fark ettik. Meğer sen bizim çocukluğumuzun ağabeyliğinden çok daha fazlasıydın.
Bir büyük mütefekkir, bir büyük muharrir, bir büyük şair olduğunu, seninle mesai arkadaşlığımızın olmadığı yıllarda fark ettik.
Yıllar sonra sesini özleyip ara sıra aradığımızda, Cağaloğlu’nda Alioğlu yayınevinde karşılaştığımızda, bize yine candan ağabey olarak mukabelede bulunuyordun ama artık senin bir mütefekkir olduğun kadar, gönlünü açanların gönlünü eğitecek olgunlukta engin bir "mutasavvıf" ruhuna sahip olduğunu da biliyordum.
Anlamıştım o muhteşem üslubun kaynağını, o hikâyelerdeki manevi atmosferi, o yerli ve millî duyguları… Anlamıştım bir tek sen görebilirdin at nalındaki diş izlerini… Bir tek sen bilebilirdin unutulmayan sevdaları. Ölülerin bile öldürülmesini, suların bile susamasını ancak sen tarif edebilirdin eserlerinde…
Plevne’ye Tuğ saplarken, kılıcını şahit tutan, öte taraftan Yunus Emre’nin meltemiyle gönüllere ulaşan bir bilgeydin şiirlerinde:
“Fermanımdır! Kös vurula üç kere/Beyinlere besmeleyle yazıla/Bu ferman ki; kılıç değil ok değil/Her yüreğe bin sevgiyle kazıla/Gök kubbeye mahya edip Tekbir’i/Her yıldıza birer hilâl çizile/Yemin olsun dilimdeki Tekbir’e/Rızam yoktur tek bir gönül üzüle!”
İBB Kültür Dairesi Başkanlığı Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü’nün ESKADER’in katkılarıyla düzenlediği Sadettin Kaplan’a Saygı Gecesinde, Gazeteci Hüseyin Sarıkoç’un yönetimindeki panelde Yusuf Bilge, Ali Hakkoymaz, Mehmet Nuri Yardım ile birlikte sana seni anlatmaya çalışmıştık.
Şu mübarek ramazan günlerinde Gebze’de rahmet-i rahmana kavuşmuşsun. Rabbim mekânını Cennet eylesin. Nur içinde yat Sadettin Ağabey.