“Beni affet Fahrettin!.. Seni çok sevdim… Ama sana layık bir eş olamadım...”
Fırtına köye yaklaştıkça köylünün telaşı da fazlalaşmaya başlamıştı. Bazıları çocuklarının nerede olduğunun telaşı içinde sağa sola koşuştururken bazıları hayvanlarının peşindeydi… Köyde bir anda ana baba günü yaşanır olmuştu. İnsan bağrışmaları, havada uçuşan tavuk sesleri, tencere tava teneke sesleri birbirine karışmakta köyün içinde dönen mini hortum önüne ne katarsa alıp götürmekteydi…
Evlerin önündeki ot harmanları havadaydı… Bazı damların çatısı sökülmüş duvarları yıkılmış enkazdan çıkan toz toprak hepsi birbirine karışmıştı…
Yarım saat sonra fırtına durunca vatandaş evinden çıktığında köyün hâli perişandı… Köy âdeta harabeye dönmüştü… Samanlıkların yıkılıp içindeki samanların gökyüzüne savrulması ortalığı sapsarı bir renge boyamış gibiydi…
Duran fırtına sonrası Fahrettin’in çatısı da uçmuştu… Firdevs’in canına kıydığı tavan da çökmüştü… Kapı pencere kalmamış yıkılmıştı…
Yıkılan evin enkazına acı acı bakarken gözünün önüne bir şey geldi takıldı… Kapı pervazında bir kâğıt sallanıyordu… İçinde bir şeyler kıpırdadı Fahrettin’in… Ilık bir şeyler aktı kalbine…
Gidip kâğıdı aldı merak ve tedirgin bir ruh hâliyle… Açtığında bir daha kahroldu… Çünkü mektup karısı Firdevs’in el yazısıyla yazılmıştı…
“Beni affet Fahrettin!” diyordu… “Seni çok sevdim… Ama sana layık bir eş olamadım. Yuvamıza ve sana layık olamadım… Seninle evlenmeden önce köyden filanca ile kendi aramızda kavil yapmış ve evlenmeye karar vermiştik… Ama o evliliğe babam razı olmadı… Babam beni ondan ayırdı ama ben onu unutamadım… Günlerce ağladım sızladım unutamadım… Sana verdiler beni… Sen dünyalar iyisi bir insansın… Ama elimde değil, ben onu unutamıyordum… Sana yalvardım birkaç kez, 'gidelim buralardan' diye… Sen evimiz yurdumuz var diyerek kabul etmedin… Ama o beni uzaktan hep takip etti… Bekleyeceğim dedi… Kimselere anlatamadım hâlimi… Sana da… Şuna inan ki sana ihanet etmedim… Çünkü namusun namusumdu… Ama affet beni kalbime söz geçiremedim… Benim için içinden çıkılamaz hâl aldı durum… Artık bu bedenim bu yükü kaldıramadı… Yavrumuz önce Allaha sonra sana emanet...”
Fahrettin bir kere daha çöktü… Ah etti… Gözü yaşlı olarak Firdevs’ten armağan oğluna sımsıkı sarıldı… “Yavrum, çare bu değildi ancak yine de Cenâb-ı Hak anneni affetsin” diyerek öpüp kokladı…
Süleyman Balçık-Muğla