“Başım eğik hem üzgün hem sinirli hâlde önüme bakıyorken bir el omuzuma değdi...”
Hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Kendi kendime adamın yaklaşımını yorumluyordum. Yahu adam kibarca bana “delikanlı bu hizmetleri resmî dairede yapman yasak” veya “izin vermiyorum git” deseydi, zaten ben hiç tartışmadan dışarı çıkardım. Bu adamın yaptığı ne kişiliğine ne insaniyete uyar, diye düşünüyorum...
Manisa Valiliğinin arka tarafında emekliler parkında bir bank üzerine oturdum. Sinirimde ağlamaya başladım. Saat 12.30 yaklaşıyordu bekledim dedim ki; bu adam nasıl olsa öğle yemeği için daireden dışarı çıkacak onu takip edip tenha bir yerde ağzını burnunu dağıtacağım, kesin kararımı verdim, benim gibi bir delikanlıya hakaret neymiş görsün. Âdeta burnumdan soluyorum yerimde duramıyorum zaman sanki durmuş bir türlü saat 12.30'a gelmiyordu!..
Başım eğik önüme bakıyordum ki bir el omuzuma değdi. Kafamı kaldırıp baktım ki Binbaşı Ramazan Mercan abi... Bana "Orhan abi ne yapıyorsun burada?" dedi. Ben de "çalışma yapıyorum öğle tatili girdi oturuyorum resmî dairelerin açılmasını bekliyorum işime devam edeceğim" dedim. Ramazan abi "Sende bir hâl var canın sıkılmış gibi bir derdin mi var?" deyince ben "Yok abi öylesine oturuyorum" dedim. Ramazan abi "kalk büroya gidelim" dedi ben "abi sen git benim yarım kalmış işlerim var onları bitirip büroya gelirim" dedimse de Ramazan Abi elimden tutup "gidelim Hatuniye Camii'nin bahçesinde çay içelim" dedi. Ben "yok abi, ben gelemem bir işim var" dedim. Ramazan abi "yahu senin bu kadar önemsediğin işin nedir kalk gidelim" dedi. Ben de durumu anlattım...
Ramazan abi "bak Orhan kardeşim bizim yolumuz kavga yolu değildir barış ve selamet yoludur bizim bir yanağımıza tokat atana diğer yanağımızı da göstermemiz lazım. Sen hiç üzülme... Eden kendine eder. Sen kazançlı, o densizliği yapan ise zarardadır" diye nasihatte bulundu. Beni teskin edip alıp büroya götürdü...
Yakın zamanda dâr-ı fenadan dâr-ı bekaya göç eden Ramazan Mercan abi çok farklı bir insandı, Rabbim gani gani rahmet eylesin, insan-ı kâmil idi. Yaklaşık üç dört sene beraber çalıştık kadife gibi yumuşak huylu hüsnü ahlaka sahipti. Vefatından on gün önce de telefonla görüştük bana yazılarımla şiirlerimle ilgili talimatlar verdi tavsiyelerde bulundu hoş bir telefon sohbeti yaptık. Ama Rabbimin emri bu, her sevgili sevdiklerinden bir gün muhakkak ayrılacak. Rabbim kendi rızası için birbirini seven din kardeşleri cennet-i âlâda beraber eylesin. Peki sonra ne mi oldu? DEVAMI YARIN
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...
yazilarin cok guzel devam et yasanan nasihatlar anlayana iyi gelir