Dedemin sağlığında yaşadığı gaflet ve itirafını anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Tabancasını kontrol edecekken seken kurşun o minik yavruya hem de bakın nasıl isabet ediyor? 12 yaşındaki kız, sağ kolu ağrıdığı için çocuğu sol koluna değiştireceği sırada, bebek biraz yukarı kalkmış oluyor. Bu esnada kurşun, kızın 1,5 yaşındaki erkek kardeşinin, sol kulağının üzerinden girip beynine isabet ediyor...
Dedem aradan yarım saat geçtiğinde olayı duyuyor. Eli ayağı buz kesiliyor… Dizlerinin bağı çözülüyor… Mübarek ramazan akşamı ve iftara da az bir zaman var…
“Ya Rabbi. ben ne yaptım? Kendi iftarımı da çocukların ailelerinin iftarını da zehir ettim!..”
Bu şekilde dövünüyor ama elden ne gelir?
Hem dedemler hem karşı tarafın ailesi bu durum karşısında yıkılıyor… O akşam iftarı teyzemlerin evinde alelusul yaptıktan sonra gidip karakola teslim oluyor.
Bu arada çocuğu da hastaneye kaldırıyorlar. Fakat o yıllarda cerrahi şimdiki gibi gelişmemiş midir nedir çocuğun kafasında meydana gelen şişlik sebebiyle doktorlar müdahale edemiyor. Zavallı yavrucağı iki gün sonra Ankara’ya havale ediyorlar. Çocuk orada Hakkın rahmetine kavuşuyor. Nasıl ağlıyorlar tarifi imkânsız… O sabi, kör bir kurşunla can veriyor…
Çocuğun ana babası, bu işin kazara olduğuna inandıkları için ayrıca dedemden davacı olmuyorlar… Dedem o aileye hep minnet duygusu ifade ederdi…
Yaklaşık iki buçuk ay tutuklu kalıyor. Daha sonra davası dışarıdan görülmek üzere serbest bırakılıyor. Bir yıl sonra da beraat ediyor… Ancak dedeme enteresan bir ceza kesiliyor… Milletten resmî tahsil edilen o üç beş kuruşa tenezzül etmenin, tüyü bitmedik yetimin hakkını yemenin cezası gibi bir para cezası kesiliyor…
Dört yıl kadar sürecek olan bir ceza… Maaşının 3/1’i kesiliyor. Hükümlü olarak yatıp çıktığı için de göreve başlatmıyorlar… Bir sonraki dönemin belediye başkanı, mahkûmiyeti 165 gün, yani 5,5 ay olduğu hâlde, yani altı ayı geçmediği hâlde onu göreve başlatmıyor…
Bu arada dedem ekonomik yönden öyle perişan oluyor ki tarifi mümkün değil. Neticede yıllar süren bu sersefil hâlden sonra Cumhuriyet savcılığından aldığı iyi hâl kâğıdı ile göreve dönmesinde mahzur yoktur yazısı alarak tekrar görevine başlıyor… Bir tövbekâr olarak, bir daha da hiç kimsenin bir kuruşuna tenezzül etmeden önceki yaşadığı dürüst hayatına tekrar dönüyor… Rabbim herkesi iyi insanlarla karşılaştırsın…
F. K.