Tanıdığınız mert bir avukat var mı?

A -
A +
 “Adaletle, avukatla, hâkimle, savcıyla hiç işimiz olmadığı için, cevap veremedik bu soruya...”
 
Bu çileli ailenin derdini dinledikten sonra da der ki avukat:
“Sizin hakkınızı biz savunmayacağız da kim savunacak? Yaptıkları yanlışın bedelini elbette ödeyecekler. Hayır, hayır! Ben senden para pul istemiyorum. İstesem de görüyorum ki, verecek durumun yok zaten. İnsanlık ölmedi ya! Elimizde senin getirdiğin bu belgeler olduktan sonra, o hastaneyi öyle bir tazminat ödemeye mahkûm ettiririm ki! O tazminattan da kanunen hakkımız olanı alırım ben sadece... Üzülme sen. Yalnız gecikmeyelim. Gel, notere gidip vekâlet çıkaralım hemen...”
SA'nın yerinde siz olsanız “Ne iyi insanlar var şu dünyada!” demez miydiniz?
Yaklaşık bir hafta sonradır... Avukat Bey telefon edip SA'yı çağırır.
Neden acaba?
Adalet bu kadar çabuk mu işliyordur memlekette? İster misiniz, yanlış ameliyatla çocuğu sakat bırakan hastaneyi yüklüce bir tazminata mahkûm etsin hâkimler!
SA bu tür düşüncelerle, hiç vakit kaybetmeden koşar Silivri’ye. Avukat Bey, masasında oturmaktadır ama bir hafta önceki adam değildir sanki.
Ne ilgi, ne iltifat... Ne çay, ne kahve vardır...
Aksine acele işi vardır ve hemen konuya girer:
“Getirdiğin belgeleri, yazıhanenin temizliğini yapan, okuması yazması olmayan Osman Efendi yanlışlıkla çöpe atmış. O belgeler olmadan, dava açamam ve kazanamam... Onu da işten kovdum zaten. Seni, bu açıklama için çağırdım. Biraz sonra duruşmam var. Adliyeye gitmek zorundayım.”
Avukatın hiçbir suçu yok tabii! Bütün suç okuma yazma bilmeyen temizlikçide... (!) Ah be adam, çöpe atacak başka bir şey bulamadın mı, bu yazıhanede?
Ah bu mertlik, neredesin be öldün mü?
Bir gün, SA'yı ve eşi M. Hanım’ı, sakat bırakılan kızlarıyla birlikte misafir ettik bahçemizde... Dünya güzeli kızları yedi yaşına gelmiş şimdi. Ama hâlen oturamıyor, yürüyemiyor, konuşamıyor. Elleri, ayakları, kolları görev yapmıyor; yemeğini yiyemiyor.
Kendilerini dikkatle, ilgiyle, üzülerek dinlediğimizi gören anne baba:
“Hüseyin Abi, Güler Abla! Tanıdığınız mert, sözünün eri bir avukat var mı?” diye sordular. Adaletle, avukatla, hâkimle, savcıyla hiç işimiz olmadığı için, cevap veremedik bu soruya. Elleri kolları öyle kısa ki, SA ve dokuz aylık hamile eşi MA'nın... Haksızlığa uğradıklarına inandığımız bu yoksul ve çaresiz ailenin sorusuna cevap verecek bir Allah’ın kulu yok mudur ülkemizde? huseyinerkan@dilemyayinevi.com.tr
         Hüseyin Erkan-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.