İstanbul’a başkan değil, CHP’ye genel başkan!

A -
A +

CHP’de Özgür Özel diye bir genel başkan yok; o emanetçi, iyice anlaşıldı.

 

Zaten kurultay sürecinde ‘patronun kim olduğu’, Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın delegeleri milyonlar dağıtarak kimin satın aldığı yine CHP içinden isimlerin yaptığı ifşalarla ayan beyan görülmüştü.

 

‘Değişimci’ kanadın gazıyla masaya oturan ve Ekrem İmamoğlu ile anlaştıkları sır olmayan Özgür Özel’in koltuktaki günleri sınırlı…

 

Öncelik İstanbul seçimlerini atlatmak, sonrası belli.

 

Kazansa da, kazanmasa da…

 

     ***

 

Ekrem İmamoğlu, geçen sene "Yedili Masa"nın Cumhurbaşkanı adayı olmak için çok bastırmıştı ama olamadı.

 

Hayalini kurdukları hem belediye başkanlığı, hem cumhurbaşkanlığı yardımcılığı saçmalığı da 28 Mayıs seçimleri ile son buldu.

 

Buna rağmen Kemal Kılıçdaroğlu’nu koltuktan indirmek hiç kolay değildi… Hele hele Özgür Özel gibi bir figürün bunu başarması mümkün olmazdı.

 

Hakkını yemeyelim, ‘paranın gücünü iyi bilen’ Ekrem İmamoğlu, ne yaptı etti, delegeyi çevirmeyi de bildi!

 

Patron olarak, parti yönetimine, yetkili kurullara kendisine yakın isimleri getirdikten sonra, sıra adaylara geldi.

 

İmamoğlu, Özel ve Kılıçdaroğlu’nun adamları olarak üçe bölünen CHP’de nelerin döndüğü, partinin ağır toplarından Gürsel Tekin’in istifa açıklamasında da bir kere daha görüldü.

 

‘Liyakat’i ağzından düşürmeyenlerin, parti içinde bile buna riayet etmediklerini kendi ağızlarından dinliyoruz aylardır.

 

Sadede gelelim.

 

     ***

 

TBMM’ye, tarihinde ilk defa ‘oda kavgası’ yüzünden polis görevlendirme utancı yaşatan CHP, yine bir ilk olarak, genel başkansız, milletten aldığı oyla kibir abidesine dönüşen bir belediye başkanına ilçe belediye başkan adayları tanıtımı yaptırttı!

 

Hem de İstanbul gibi en önemli şehirde.

 

“Kendileri bilir” der geçerim, CHP beni ilgilendirmez.

 

Ancak İstanbul beni ilgilendirir.

 

En başta bu şehirde yaşıyorum çünkü.

 

Her gün sokaklarında, caddelerindeyim bu şehrin…

 

Yapılmayan yolu, kilitlenen trafiği, tıkanan kanalizasyonu, kirlenen denizi, sökülen dikey bahçeleri, yanan otobüsleri, bitmeyen metroları beni çok ilgilendiriyor bu şehrin.

 

Milyonlarca İstanbullu gibi karda mahsur kaldığımda, en sorumlu kişi; İngiliz Büyükelçisi ile buluşmaya gidip, bir de üstüne “O görüşme karla mücadeleden daha önemsiz değildi” diyorsa, bu acı gerçek beni çok fazla ilgilendirir.

 

16 milyonluk nüfusuyla, turistini, kayıtsızını, günübirlik ziyaretçisini de eklediğimizde 20 milyondan fazla insanın yaşadığı, pek çok ülkeden daha büyük bir şehirden bahsediyoruz ve biz içerisinde yaşıyoruz.

 

Gelin görün ki, sandıkta seçeceğimiz adaylardan biri İstanbul’u beş yıl yönetmek için değil, kendisini CHP’nin Genel Başkanlığına taşımak için oy istiyor.

 

Hele bir seçimi kazansın, kendisi açısından hedef belli.

 

Peki ya 16 milyon İstanbullu için!

 

Milyonlarca insan, bir kişinin siyasi ikbali için kendini belirsizliğe atmayı niye, hangi akılla göze alsın?

 

Üstelik bu kişinin, bizzat yönettiği beş yılda “Benim” diyebileceği, “İstanbul’a kazandırdım” diyeceği, İstanbullunun kendisini ismiyle bütünleşen o hizmetinden dolayı hayırla yâd edeceği bir tek projesi bile yokken…

 

Sonrasında ne olacağı meçhul bir tercihle İmamoğlu’nu seçip, hangi hizmetinin karşılığında minnetini O’nu CHP lideri yaparak ödeyecek İstanbul halkı?

 

31 Mart’ın bizi alakadar eden tarafı bu…

 

Ha!

 

İmamoğlu, bunca yolu gelmişken, onca para saçmışken, kaybederse genel başkanlıktan vazgeçer mi?

 

Kanaatimce yine genel başkanlığı sonuna kadar zorlayacaktır. Nitekim Kılıçdaroğlu da İstanbul’da kaybedip, sonrasında estirilen rüzgârla genel başkanlık koltuğuna oturmuştu.

 

Aynısı tekrar neden olmasın?

 

Her neyse… İstanbul meçhule sürüklenmesin de, sonrası CHP’nin derdi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.