Organize kötülük

Sesli Dinle
A -
A +
Altılı Masa, Türkiye’ye çok büyük bir kötülük için kurulmuştu.
Şimdi daha belirgin çıkıyor ortaya.
 
CHP’liler, genel başkanın koltuğu niye bırakmadığını anladıkça uyanıyor ‘asıl’ amaca!
 
İyi Parti’de istifalarla dökülüyor ‘karanlık yapılarla ittifak’ itirafları.
Küçük ortaklar Deva, Gelecek ve Saadet, CHP’den kopardıkları vekillerle ortak grup kuracaktı Meclis’te…
 
“Parti yönetiminde çift başlılık ve mesaj karmaşası olur. Sürdürülebilir olmayacağı gerekçesiyle uygun bulunmamıştır” demişler.
Güler misin, ağlar mısın?
 
Düşünün; üç küçük parti, ortak Meclis grubunu yönetemeyeceklerini itiraf ediyor.
 
Bu efendiler, 9 başlı hükûmet kurup, Türkiye’yi yönetebileceklerini iddia ediyordu düne kadar!
 
İkna ettikleri yüzde 47’lik kitle de göz göre göre gelen bu kötülüğe onay verdi, neyse ki çoğunluğun reyiyle savuşturuldu.
 
Utanmadan bir de ‘kötülüğe’ engel olanlara ağza alınmayacak hakaretler ettiler.
 
Kötülüğe kapılmak, böyle bir şey işte!
     ***
Hayırdan mı yanadır, şerden mi; günübirlik siyasi tartışmalarla birini durduğu yer hususunda ikna etmek zor.
 
Lakin öyle şeyler var ki, orada söz durur.
 
Terör, öyle bir başlık mesela.
     ***
İsmi, amacı fark etmez; terör kötüdür, terörden yana duran da kötüdür.
 
İktidar uğruna teröre prim veren ya süzme haindir yahut tımarhanelik!
 
Bunun siyaseti olmaz, bununla yapılan siyaset de meşru sayılamaz.
Maalesef biz, özellikle son birkaç seçimdir bu noktadaki ahlaki zafiyeti görüyoruz.
 
Kötülük toplumdan yüz bulunca, bunun terör gibi tek ayağı olmuyor elbet…
 
Taraftarı yaptığı kitleyi teröre ikna eden ‘merkez’, başka maddeleri de ekliyor peşi sıra.
 
Onlardan biri de LGBT denen illet.
     ***
Terörü üretenlerin, taşeronluğunu yapanların, finanse edenlerin, siyasi sözcülüğünü üstlenenlerin bugün hep bir ağızdan LGBT sapkınlığı için de aynı vazifeyi ifa etmesi, organize kötülüğün gereği...
 
Şer çukuruna düşmüş başörtülü bir kadını dahi LGBT yürüyüşünde, onların paçavrasını sallarken görüyorsak, sebebi budur işte.
Tıpkı ‘milliyetçiyim’ diyen birinin Kandil’in partisini ‘vatansever’ ilan etmesi gibi!
 
Şekilde bu tavrı ‘siyaset gereği’ diye izah etmeye çalışsalar da, mesele aslında ‘taraf olma’ meselesi...
 
Yani, ya Hak’tan yanasın ya da şerden!
 
Para-makam uğruna kötülük merkezinden vazife üstlenenler, kurulmuş makine gibi; sorgulamadan yapıyor.
 
Bütün millî, manevi, ahlaki, insani değerlerimize aykırı, aşağılık bir propaganda olsa bile!
 
Hatta bireysel olarak öne çıkmak ve ödüllendirilmek isteyenler, kötülükte yarışa girip, başka ülkelerdeki LGBT yürüyüşlerine katılıyor ve daha fazla göze girmeye çalışıyor.
 
Ya kurumlar!
 
Belediyeleri, dernekleri, parti sözcüleri…
 
Organize kötülükte bir milim geri adım atmıyor.
     ***
“Ama canım öbür taraf da pür-ü pak değil, şu şu hataları var” diyenler, tabandan baskı gelince o hatalardan nasıl dönüldüğünü görür.
 
Milletin verdiği gücü kötüye kullanmaya çalışan, sinsi amaçlar güden, kötülüğe bilerek ya da bilmeyerek aracılık edenler varsa toplum bunu görür, gereğini yapar ve yaptırır.
 
İstanbul Sözleşmesi gibi mesela...
 
Burada hükûmetin tuzağa düşürüldüğü etraflıca dillendirilince, gereği yapıldı nitekim.
 
Önemli olan bu işte!
 
Ya öteki taraf…
 
Küresel çetenin ipini tuttuğu terör örgütlerinin, para baronlarının ve bunların güdümündeki siyasi partilerin; LGBT gibi habis, iğrenç bir sapkınlığı savunmaktan bir adım geri attıklarını, bunların rüzgârına kapılan kitlenin ise bu kötülüğe karşı yüksek sesle tavır aldıklarını gördünüz mü hiç?
 
Mevzuyu sadece ‘siyasi çekişmenin parçası’ zanneden kitlede şimdilik iyi olan tek şey şu ki, en azından bir de taban desteği vermiyorlar bu rezil kampanyaya.
 
Bunu da, Batı’daki kadar ahlaki değerlerimizin çökmemesine borçluyuz çok şükür…
 
Fakat nereye kadar koruyabileceğimiz, özellikle genç kuşakları sosyal medya çöplüğünde daha ne kadar temiz tutabileceğimiz, önümüzdeki en temel meselelerimizden biri.
 
Bugün LGBT’yi savunanlar, yarın çocuk istismarını kendine hak görür ve savunur.
 
Nitekim ufak ufak dillendirenler de çıktı.
 
“Olmaz” demeyin, nelerin olduğunu gördük alıştıra alıştıra!...
 
‘Özgürlük’ kılıfıyla ahlak perdesi yırtılınca, sonunun nerelere gideceği böylece seriliyor ortaya.
     ***
Hülasa…
 
Siz siz olun, önünüze konulan bir tek hatadan, kusurdan pay çıkarıp, organize kötülüğün tuzağına düşmeyin.
 
Yoksa bedelini sadece biz ya da çocuklarımız değil, bundan sonraki bütün neslimiz öder.
 
Devletimizin, hükûmetimizin bu konudaki tavrı ve duruşu çok değerli; aklı başında her bireyin farkında olması ve desteklemesi gerek.
 
Ya Batılı ülkelerdeki gibi LGBT’ye yan bakana dünyayı dar etseler, eğitimde bu aşağılık güruhu normalleştirme gayreti müfredata konulsa, o zaman ne yapardık?
 
Ailelerimizi, çocuklarımızı dünyada yayılan sapkın akımlardan korumak, bugün hayatımızdaki pek çok olumsuzluktan daha değerli.
Zira gün gelir bugün dert ettiğimiz çok şey hallolur, ancak bu ve bunun gibi felaketlerin telafisi olmaz.
 
Rabbim hepimizin evlatlarını şer odaklarının tuzağına düşmekten muhafaza eylesin.
 
Bu vesileyle mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ederim.
Bayram sonrası kısa bir istirahatin ardından yine burada buluşmak ümidiyle…
 
Allah’a emanet olunuz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.