28 Şubat’ın medya ayağı diridir

Sesli Dinle
A -
A +

Geçtiğimiz günlerde HABERTURK ekranlarında ‘Annem bana karne hediyesi et aldı’ haberi üzerine et yiyemeyen Türkiye algısı ön plana çıkarıldı.

 

Muhalif medyanın amiral gemisi Sözcü gazetesi konuyu manşetine taşırken, T24’ten Halk TV ekranlarına, Tele1’den Cumhuriyet gazetesine varana kadar hepsi âdeta bir elden çıkma haberler ile konuyu günlerce köpürttüler.

 

Anne ve mahalle kasabı ile yapılan röportajlar sonucunda ailenin durumunun iyi olduğu ortaya çıkınca, HABERTURK televizyonu mezkûr muhabir ile alakalı bir inceleme başlattı ve olayın tamamen bir tertip olduğu anlaşıldığı için de muhabirin televizyon ile olan sözleşmesini sonlandırdı.

 

 

 

28 Şubat haberciliği

 

 

 

Bir bardak su üzerinde âdeta fırtınalar koparan bu çukur habercilik örneği, bana 28 Şubat haberciliğinin hâlâ nasıl diri olduğunu da bir kez daha hatırlattı.

 

Eğer Türkiye’de konvansiyonel medyada çok seslilik sağlanmamış olsaydı, zerre kadar tereddüdünüz olmasın ki bu anlayış ile yeni Müslüm Gündüz ve Ali Kalkancı senaryolarına devam ederlerdi.

 

Taşların bağlandığı köpeklerin salıverildiği o dönemlerin özlemi, bugün birilerinin hâlâ hayalini kurduğu zamanlar. Bu yapılan kurgu haber işte tam bu yüzden bana 28 Şubat anlayışının nasıl diri olduğunu bir kez daha hatırlattı.

 

 

 

Özür dileyecekler mi?

 

 

 

Peki manşetlerine taşıdıkları bu haberlerden dolayı bu haberlerini tekzip edecekler mi yoksa operasyon gazeteciliği payesini hak etmek uğruna kulaklarının üzerine yatıp duymazlıktan mı gelecekler?

 

Ya sosyal medyada apar topar paylaşımlar yapan siyasi parti mensupları ve liderleri ne yapacaklar?

 

Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın manda yoğurdu yemesini çok olağanüstü bir hâlmiş gibi yansıtan Davutoğlu, toplumdan özür dileyecek mi yoksa yeteri kadar et yiyemeyen çocuk zaten ülkemizde yok mu? Diyerek, yaptığı asılsız ithamlarını tevil yoluna mı gidecek?

 

 

 

28 Şubat haberciliğini örtbas etme çabaları

 

 

 

Bu haberin kurmaca bir senaryoya dayandığı gerçeği ortaya çıkar çıkmaz kerameti kendinden menkul fenomenler mikrofonların karşısına geçip ‘Ne var bunda canım, ülkede yeteri kadar et yiyemeyen evlatlarımız yok mu?’ gibi cümleler kurarak 28 Şubat gazeteciliği yapıldığını gizleme çabasına giriştiler.

 

Konu direkt bu olsaydı, yıllar içerisinde kişi başına et tüketimi nereden nereye gelmiş ayrıca tartışılabilirdi, lakin konu operasyon haberciliği.

 

Türkiye’de yeteri kadar et tüketemeyen aileler mutlaka var. Hem dünyada hem ülkemizde tarihin sonuna kadar da zengin ve fakir kavramları yerini muhafaza edecektir. Burada kuşkusuz en değerli çizgi hiçbir ailenin yatağına aç girmemesi çizgisidir.

 

Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir, ikazına muhatap olan bir toplumda, kimsenin yatağına aç girmemesi sadece hükûmetlerin değil, Müslümanlar olarak bizim de en önemli yükümlülüğümüzdür.

 

 

 

 

İsveç’teki gizli el kimin?

 

 

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un ülkesinin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en ciddi güvenlik sorununu yaşadığını söylerken arka arkaya gelen provokatif açıklama ve eylemleri ne ile izah edebiliriz?

 

Gerçekten konu İsveç’teki ifade hürriyeti ile izah edilecek kadar basit mi?

 

PKK’nın bu ülkedeki 40 seneden daha fazla süren örgütlenmesi sadece PKK’nın aklı mı?

 

Kim İsveç’i PKK için son derece elverişli bir liman hâline getirdi?

 

PKK üst düzey yöneticilerinden Enver Ata ve Çetin Güngör gibi isimler İsveç’te nasıl ve kim tarafından ortadan kaldırıldı?

 

Tamam bu infaz listesi Hollanda’da yemek masasında PKK’lı isimlerin boğdurulmasına kadar uzar ama İsveç’te bu örgüte bu kadar geniş alan açan PKK’nın kendi aklı olabilir mi?

 

Suriye’de Şam’ın petrol parasıyla örgütün finansmanını sağlayan akıl, Avrupa’da da toplanan paralar ile örgütün ihtiyaçlarını karşılayan ve Avrupa hamurunu istediği gibi yoğurmak isteyen akıl ile aynı akıl olamaz mı?

 

PKK’nın terör örgütü olarak kabul edilmesini isteyen Olof Palme’nin öldürüldüğü günden bu yana tutarlı bir sonuç üretemeyen İsveç nasıl mümkün olabilir?

 

Bu sualler bizi İsveç’in de mi bir gladyosu var noktasına taşıyor.

 

İsveç İç Güvenlik Teşkilatı SAPO bu işlerin neresinde?

 

İsveç Başbakanı boşuna mı NATO üyeliğimiz sabote ediliyor diye feryat ediyor?

 

Kim İsveç Başbakanı’na rağmen bu süreci sabote edecek bir güce sahip olabilir?

 

Birileri yine tek taşla on kuş vurma derdinde ve sanırım başarılı da oluyor ama İsveç’te yaşanan rezalet de masanın ortasında dururken kimsenin gözünün gizli bir elin Stockholm’ün sokaklarını dizayn ettiğine çok kafa yormak istemiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.