Prokrustes’in yatağı

Sesli Dinle
A -
A +

Sonunda Yavuz Ağıralioğlu partisinden istifa etti.

 

Ağıralioğlu’na günlerdir en ağır küfürler edilirken parti yönetiminden tek kelam destek gelmedi. Oysa Lütfü Türkkan şehit ailesine ağız dolusu küfrettikten sonra Meral Akşener kendini ortaya atarak Türkkan’a siper olmuş hatta bununla da yetinmeyip Meclis’te ağza alınmayacak kelimeler sarf ederek Türkkan’a sahip çıkmıştı.

 

 

 

Uzay Kapsülü misali, vazifesi sona eren uzay boşluğuna atılıyor!

 

 

 

İYİ Parti kurulduğu zamandan bu yana siyasi yolculuğu âdeta bir uzay mekiği misali, gereken yer ve zamanda işlevi sona eren kapsülü devre dışı bırakarak yoluna yeni kapsüller ile devam ediyor. Parti ilk kurulduğu zamanlarda FETÖ ile ilişkisine dair o kadar çok şey yazılıp çizildi ki Akşener Ali Aydın ve Ali Türkşen gibi FETÖ’nün zulmüne uğramış isimlerle ‘sıkar abla’ isimli bir seçim repliği bile çekmişti.

 

Söz konusu videoda Akşener Ali Türkşen’e hitaben “Ali, buraya FETÖ girebilir mi?” diye soruyor Ali Türkşen de “sıkar abla” diyerek cevap veriyordu. Zaman içerisinde o karedekilerden ne Ali Türkşen kaldı partide ne Ali Aydın ne Fatih Eryılmaz ne de Vedat Yenerer...

 

Bu kapsül ile Akşener, partisinin FETÖ ile ilişkisinin olamayacağını bizzat FETÖ mağdurları üzerinden vererek kamuoyunu ikna etmeye çalışmıştı. Hoş, arkasından Ümit Özdağ İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu üzerinden aynı söylemleri gündeme getirerek partiden ayrıldı lakin yine de ilk kapsül sayesinde epeyce mesafe aldı İYİ Parti.

 

Daha sonra partiyi ülkücü çizgide gösteren önemli isimler bolca vitrin malzemesi olarak kullanıldı. Bu isimler arasında İsmail Ok, Yusuf Halaçoğlu ve İsmail Koncuk gibi toplumda tanınan isimler vardı fakat hepsi teker teker zamanı gelince partiden ayrıldı. Daha sonra İsmail Koncuk, Zafer Partisi serüveni sonrasında partiye tekrar geri döndüyse de parti içinde şimdi esamesi dahi okunmuyor.

 

İşte bu halkaya şimdi partinin en ağır toplarından olan Yavuz Ağıralioğlu da katıldı.

 

 

 

Yeni kapsülün vazifesi

 

 

 

Akşener’in şimdilerde partiyi CHP üzerinden HDP siyasetine ve küresel akla yakınlaştıracak bir kapsüle ihtiyaç var. O yüzden geçtiğimiz yıl Ağıralioğlu pasifize edilmiş ve yerine ABD’de LGBT+ yürüyüşlerinde boy gösteren Bahadır Erdem gibi isimler getirilmişti.

 

İşte aynı Erdem tam bu noktada devreye girerek şu paylaşımı yapıyordu: "Bu seçimde isimlerin önemi yok. Onun için hiç kimse kendini kandırmasın. Mazeret aramasın. Milleti aptal yerine koymasın. Her kim ki tek adam rejiminin değişmesi için çalışmaz ve hakka, hukuka, adalete aykırı, vatana, millete, insana zarar veren bu düzenin devamına en ufacık bir katkı sağlar, değirmenine su taşırsa hesabını tarih önünde bir gün muhakkak verir. Bu seçim iyilikle kötülüğün seçimi işte o kadar. Bu da böyle biline."

 

Yani, Yavuz Ağıralioğlu gitmiş, falanca gitmiş dert değil, zaten onların kapsül olarak vazifeleri sona erdi diyor açıkça.

 

 

 

Akşener elinde kalanlar ile kendi tabanını nasıl ikna edecek?

 

 

 

Burası oldukça zor bir aşama zira Yavuz Ağıralioğlu gibi bir ismin Kılıçdaroğlu’na oy vermem dediği bir yerde İYİ Parti tabanı nasıl ikna olur ve Kılıçdaroğlu’na oy verir bilemiyorum. Hep beraber izleyip göreceğiz.

 

 

 

Muharrem İnce’ye linç sonuç verir mi?

 

 

 

Kemal Kılıçdaroğlu etrafında organize olmuş bir grup Muharrem İnce’ye yönelik öyle bir linç başlattılar ki bakalım İnce bu lince ne kadar dayanabilecek!

 

Bu yazının kaleme alındığı saatlerde İnce ile Kılıçdaroğlu görüşmesi yapılacaktı.

 

Sanatçısından gazetecisine spikerinden şarkıcısına İnce’ye yapılanlar sıradan bir baskının oldukça ötesinde.

 

İşin enteresan tarafı, İnce’nin sokağa dahi çıkamayacak duruma düşeceğini yazanlar ülkede baskıcı bir havanın hâkim olduğu anlayışını sakız gibi çiğneyerek geviş getirenlerin ta kendisi.

 

İnce, bu durumu "firari FETÖ’cüler, PKK’lılar CHP Genel Merkezi ve CHP’li belediye beslemeleri tam bir infaz ve linç kampanyası yürütüyor" diyerek açıklamaya çalışsa da bu baskıya daha fazla dayanabileceğini açıkça düşünmüyorum.

 

 

 

Demir yatak!

 

 

 

Yunan mitolojisine göre Prokrustes, Atik Yarımadası’nda Eleuis’ten Atina’ya giden yol üzerinde yaşarmış. Yoldan geçen yolcuları evinde ağırlamaya davet edermiş. Yolcularla hoş bir muhabbetten sonra çok rahat bir yatağı olduğunu söyleyip yolcuları demirden yapılmış bir yatağa yatırırmış. Bu aşamadan sonra içindeki zorbalık hissi dışa vururmuş. Yolcuların boyu yatağa uzun gelirse, ayaklarının dışarı taşan kısmını kesermiş, eğer misafirin boyu kısa gelirse bu sefer de yatağa bağladığı misafiri mengene ile gererek uzatırmış!..

 

İşte bu Prokrustes’in yatağı sendromunu ülke olarak iliklerimize kadar yaşıyoruz. Her kim Altılı Masanın enine ya da boyuna uymuyorsa ya bacaklarını keserek masaya oturtuyorlar ya da bacaklarını mengene marifeti ile çekerek masaya uyduruyorlar.

 

Tabii bir de milletin makası var, günü geldiğinde sandıkta makası saçımıza vuracak ve saç önümüze düşecek.

 

İşte o zaman anlayacağız saçımız ak mı kara mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.