Ah bir zengin olsam “getir garson!” diyeceğim

A -
A +
Feridun Ağabey, nasılsınız? Anlat derdini diyorsun ya abi, benim derdim parasızlık… Ah bir zengin olsam modu yani… Şöyle bir bol param olsa ne yaparım diye düşünüyorum… Neler yapmam ki? Ne bileyim hayalini kurduğum bir arabayı sıfır kilometre çeker, sevdiğim kızın babasına gider “ben kızınızı seviyorum” derken sesi titremeden konuşurdum. Kaldığım otelde pansiyonda servisini beğenmediğim garsona “kovuldun” der, “sen de kimsin be?” denildiğinde cebimden çıkartır çek koçanını, "bu otelin yeni sahibi bundan sonra!..” diye havayı basardım. Ah be abi bu satırları az önce İETT otobüsüne binerken “yetersiz bakiye” diye çıkan sesle alabora olmuş kayık gibi aşağı savrulurken bir amcanın “gel çocuğum bende fazla kontör var” diyerek bindiğim otobüsün utancımdan geçtiğim arka tarafında sımsıcak baca kenarına sırtımı dayayıp yazıyorum. Hayalini kurmak bile keyifli… Ama zenginliği kim kaybetmiş de biz bulalım… Ekmek arası bir hayatla toplumun içinde ayakta kalmanın çabasını veriyoruz. Zenginlik başa bela diyorlar bazen birileri, hiç zengin oldular mı da biliyorlar? Öyleyse niçin herkes “ah bir zengin olsam” diyor? Bir zengin olsam var ya… İnanın, tek hayalim gireceğim şöyle yolumun üzerindeki o ağzımın suyu aka aka önünden geçtiğim restorana… “Getir garson!” diyeceğim. Milör gibi tadına falan bakmayacağım, tabağın dibini bulacağım… Ah bir zengin olsam… Ah… Bunları yazıyorum ama yine de her şeyin hayırlısı diyorum Ağabey...
          Kenan Ömeroğlu-İstanbul
 
 
Niçin kendim için yaşayamıyorum?
 
“Feridun Ağabey, siz ne kadar şanslısınız… Herkesin derdine ortak olup duasını alıyorsunuz. Ben de size bir soru soracağım… İnsanın kendisiyle arası iyi olmak nedir ağabey. Ben niye kendimle geçinemiyorum. Hani diyorlar ya kendinle aran nasıl? İyi değil ağabey… Her günümü akşam nefretle anıyorum. Hiçbir aldığım karar beni tatmin etmiyor. Paranoyak olacak derecede şaşkınım… Aldığım kararlara baktıkça bazen kendi kendime inanamıyorum. Neden içimdekini karşıdakine söyleyemiyorum? Yüzüne zorunlu olarak gülerken aslında “sen pisliğin tekisin!” diye niçin söyleyemiyorum? Niçin gerçekten sevdiğim arkadaşıma “seni seviyorum” diyemiyorum. Niçin sıra arkadaşıma az önce “yalan söylediğini” söyleyemiyorum. Niçin sınıfta ayırım yapan öğretmenime “adaletli davranmıyorsun” diye haykıramıyorum. Niçin arkadaşların davet ettiği her yere “gelemem” diyemiyorum. Niçin niçin niçin? Niçin içimdeki özgür ben, dışımdaki salağın bedenine hapsoldu? Bilemiyorum… Bir öğretmen olsam ve insanları mülakat yapsam kimse geçemez inan ki… Çünkü etrafımda dürüst insan bulamıyorum. Dürüstlük mü? Ben bile dürüst değilim. Kendime dürüst değilim… Ne yapacağımı bilemiyorum. Kendimi yaşamak istiyorum. Bu hayat benim ise sonucunu ben yaşayacaksam kararını da ben vermek istiyorum. Ben başkaları için yaşamaktan ne zaman kurtulacağım? Kurtulmak istiyorum…” diyen İstanbul’dan “Mavi” rumuzlu genç, seni dürüstçe tebrik ediyorum. Sorgulamaya başlamışsın ya… Bu senin kendin olmaya çok az kaldığını gösteriyor… Sabırlı ol… Yeni karşılaştığın insanlara içindeki “sen” olarak, seni sen gibi tanıyan çevreye geçiş yapmaya bak… Az sonra herkes seni sen olarak kabul edecek göreceksin. Çünkü “sen" kimseden önemli olmayabilirsin ama kimse de senden önemli değil, unutma!
 
 
Buna yanık sevda derler
 
"Çok sevmiştim onu… Çok da değer vermiştim… En ufak üzmek incitmek istemezdim… Ama onun bana karşı ilgisizliği var ya… Ondan içten içe bir intikam alma duygusu veriyor bana… Benim sevgime nasıl bu kadar ilgisiz kalabiliyor? Ben onun için sabahlara kadar bir türlü yakalayamadığım uykuyla kavga ediyorken onun beni bir kere olsun anlamaması çok zoruma gidiyor… Ondan intikam almak istiyorum. Ona bu yaşadıklarımın bedelini bir şekilde yaşatmak istiyorum… Ama ona en ufak bir zarar geleceğini düşündüğüm zaman yine içim acıyor kahroluyorum. Ben ne yapıyorum Ağabey?” diyen Ankara’dan Sunay A. isimli gencimiz, sen her kim ise ona âşık olmuşsun… Onu karşılıksız seviyorsun. O sana ilgisiz kalsa da sen ondan vazgeçemiyorsun… Sevmek budur… Fuzuli’nin mısralarındaki gibi "sevmenin zehri dermanındadır. Aş derdiyle hoşum el çek ilacımdan tabip" der Fuzuli… Derdimle derman yazma ki, zehri o yazdığın derman olur, der… Peki halkımız ne derdi türkülerimizde:
“Buna yanık sevda derler tez geçer...”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.