Keşan Belediyesine teşekkür ederken

A -
A +
1969 Eylül’ünde Keşan/Paşayiğit Ortaokulu’nun ilk öğretmeni olarak göreve başladığımda tanışmıştım; ÖNDER gazetesi ile. Kısa bir süre sonra da bu 7 yaşındaki günlük gazetenin genel yönetmeni ve başyazarı Feyzullah Aktan ile tanıştım. Hesap ortada. Tam 50 yıl olmuş. ​1972’de İstanbul Vefa Poyraz Lisesi’ne atanınca ayrıldım Keşan’dan. Ama ne ÖNDER’den ayrılabildim ne de Keşanlı dostlarımdan. Elli yıl geride kaldı ama değerli dostlarım gibi Feyzullah Aktan’la da sevgi ve saygı sınırları içinde sürdü hep ilişkimiz. ​Öğrendiğime göre, 57 yıllık yayın hayatına yarın bir nokta koyacakmış ÖNDER. Üzülmedim dersem, yalan olur. Keşan Belediyesi, 94 yaşındaki bu duayen gazeteci ve yazarımıza jest yaparak Önder gazetesinin hazırlandığı alet edevat, araç ve gereçleri müze olarak değerlendirecekmiş. Belediyemize bu alicenaplığı için teşekkür ederken farklı bir jest daha yaparak bu duayen gazetemiz hayatta olduğu sürece ona katkı sunarak Önder’in yayınlanmasını da desteklemesini beklerdim ben. ​ÖNDER yaşamalı. ÖNDER’i yaşatmalı; Keşan halkı ve onun temsilcisi Keşan Belediyesi. “Haydi! Beni seven arkamdan gelsin” deyip inançla yürürse önden birileri, birçok örnekte gördüğümüz gibi, sonuç güzel olacaktır. ​ÖNDER’in 50 yıllık okuru, 25 yıllık bir yazarı olarak inanıyorum ki ben, Keşan halkı ve Keşan Belediyesi 57 yıldır kendine sadakatle hizmet eden Feyzullah Aktan’ı öksüz bırakmayacaktır.          Hüseyin Erkan-İstanbul    
Bu millete layık olmayanlara diyorum ki!   Siz, sizin gibi düşünmeyenleri, Sizin gibi yaşamayanları kabullenemiyorsunuz. Siz, kendi zihniyetinizi doğru kabul edip, diğer zihniyetleri yok sayıyorsunuz... Siz, bir Müslüman dünyanın neresinde olursa olsun, zarar gördüğünde sesinizi çıkartmıyorsunuz… Siz, her düşündüğünüzü rahatlıkla söyleyip saygı görürken, sizin gibi konuşmayanlara saygı duymuyorsunuz… Siz, dini İslam olan insanların arasında özgürce yaşayıp Müslümanlığa tahammül edemiyorsunuz… Siz, empati kabiliyeti kaybolmuş/bulunmayan, hissetmeyen, millet kavramını idrak edememiş, etmemekte ısrarcı olan bir güruhsunuz... Bu yüzdendir ki; Siz, bu milletin bir parçası olamazsınız… Siz, millet de olamazsınız… Zira siz; illetsiniz… Doğu Türkistan’a sessiz kalma!                                 Ahmet Sinan Arvas/İstanbul
    Biz niye başka bir dil bilmiyoruz?   Zaman zaman yurt dışına giden bir sağlık profesyoneliyim. İş adamı kimliğimle de gittiğim ülkelerde ikili görüşmeler yapmaktayım. Geçen gittiğim ülkede Cidde’de görüştüğüm kişiyle tercüman aracılığıyla anlaşınca adam şaşkınlığını dile getirdi. “Normal vatandaş olabilir ama siz tıp eğitimi almış bir kimse olarak kendi dilinizden başka dil nasıl bilmezsiniz?” Kendisi Arapça ana dilinin yanında İngilizce biliyordu, Türkçe biliyordu… “Burada İngilizceyi bilmeyen yoktur” diyordu. Önce milliyetçilik damarım kabardı ama düşündüm dil bilmek adına biz ülkemizde eğitim aldığımız hâlde neden İngilizce öğrenmeden mezun oluyoruz. Neden İngilizce konuşamıyoruz? Bunu sorduğum bir İngilizce hocası ise konunun eğitim sistemindeki yanlışlıklar olduğunu anlattı ve kendince birkaç örnek verdi… Öğrenecek kimse, öğretecek öğretmen ve en önemlisi de öğretilecek sistemin üçü bir arada olduğunda sonuç alınabileceğini belirtti. Sizin aracılığınızla duygularımı üzüntüyle birlikte yetkililerle paylaşıyorum. Dünyanın hemen her ülkesinde insanlar en az iki dil hatta üç dört dil bildiği hâlde bizim ülkemizde çok az özel kimse haricinde üniversite mezunları da dâhil neden kimse herhangi bir yabancı dil bilmiyor?”            Hakan Cihanbeyli-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.