“İnsan bunu eşine, evladına nasıl yapabilir?”

A -
A +
Kadın cinayetlerini görmek, bir annenin ölmesini izlemek, bir çocuğun ağlamasını duymak istemiyorum artık. Zaten anlamıyorum da. Bizler bir çocuğun ağlamasına, bir annenin ölmesine dayanamazken nasıl olur da insan kendi ailesini paramparça edebilir? Nasıl olur da bir zamanlar da olsa sevdiği kadını, evladını kendinden bir parçayı bu kadar üzebilir? Nasıl olur da bu kadar bencil, düşüncesiz olabilir? Onun cennet kokulu annesini ve kendini güvende hissettiği, sığındığı limanı babasını nasıl elinden alabilir? İnsan bunu evladına nasıl yapabilir? Umutla mutlulukla dolu o küçücük kalbi hangi hakla paramparça edebilir. Çocuğunun tek bir gözyaşı için dünyaları yakması gerekirken nasıl olur da o gözyaşının sebebi olabilir, anlayamıyorum. Empati yapabilmeyi de denemiştim oysa. Her şeye rağmen olanların geri dönüşü olmamasına rağmen denemiştim. Sebep aramıştım. “Niye bir kadın ölesiye dövülür?” “niye bir anne öldürülür?” anlamaya çalışmıştım, bir sebep bulmak istemiştim. Düşündüm ama karşındaki dünyanın en kötü insanı bile olsa öldürmeye hakkın var mıydı ki? Hayvanlar bunu yapmazken akıl sahibi biri kendinden daha güçsüz birine bunu nasıl yapabilir? Ve yine çabalarıma rağmen anlayamadım. Tekrar tekrar düşündüm. O öldüresiye dövdüğü hatta öldürdüğü kadını hiç mi sevmemiş, biraz bile mi değer vermemiş? Mutluluğuyla mutlu olmayı da mı bilmemiş. “O yeter ki gülsün, ben o gülerse mutluyum” da mı dememiş? Hayatını elinden aldığı kadını düşünmemiş de gözlerinin içi gülen evladını da mı hiç sevmemiş. Ona da mı değer vermemiş? O ağlarken hiç mi yüreği sızlamamış? “Onu mutlu etmek için ölürüm” de mi dememiş? Tamam, çocuğunu da düşünmemiş. Sonra peki, pişman olmuş mu? Demiş mi “ellerim kırılsaydı da vurmasaydım”, “yüreğim yansaydı da onların yüreğini yakmasaydım”, “hasretlerinden ağlasaydım ama onları ağlatmasaydım.” Bunları demiş mi peki? Yoksa bunları da mı dememiş? Gerçi dese evladının annesi geri gelir mi? O gülen gözler, kırılan o küçücük kalp düzelir mi, bilmiyorum. Anlamaya çalışıp da anlayamadığım gibi karmakarışık. Geriye kalan da kadının ardından ağlayanlar ve herkes çekildiğinde annesiz, babasız kalan devletin sahiplenmek durumunda kaldığı çaresiz çocuklar. Bu acı sona daha ne kadar göz yumacağız?..
     Ebru Ağır
 
 
YÖK/ÖSYM, ön lisans mezunu dezavantajlı öğrencileri de görür mü?
 
Feridun Ağabey, ben Sosyal Hizmetler Ön Lisans mezunu bedensel engelli bir bireyim. Bu bölümü Lisansa tamamlamamız için Temmuz 2021'de yapılacak olan DGS'ye girip yapılacak yerleştirmelerde ilgili kontenjanlara girebilecek puanı kazanmamız gerekiyor. “Sağlıklı bireylerle DGS'de yarıştırılmak eşitsizlik” diye düşünüyoruz. Kaldı ki üniversiteye giriş sınavında engelliye “ek puan” verilerek yerleştirmesi yapılmaktadır. Önceki yıllarda “İlahiyat Ön lisans Mezunu” olanlara birkaç defa DGS'siz İLİTAM (İlahiyat Lisans Tamamlama) hakkının verildiğine dair bir bilgi edindik. “Ön Lisans Mezunu Engelli Öğrenciler” olarak bizler de;  DGS'siz lisans tamamlama hakkına kavuşmak istiyoruz. Bu mümkün değilse bile en azından DGS'ye girdikten sonra yapılacak yerleştirmelerde engellilere ayrı ek kontenjan verilmesini, böylelikle engelli öğrencilerin kendi içinde alacakları DGS puanına göre en yüksekten yerleştirilmesini talep etmekteyiz. İki seçenekten biri için mevzuatta düzenleme yapabilmek zor olmasa gerek. Hayatımız zaten bireysel olarak engellerle geçiyor, bir de mevzuat engellerine takılmak istemiyoruz. Sesimizi Türkiye gazetesindeki köşenizden yetkililere duyurmanız ümidiyle, selam ve saygılarımı sunarım.
  Osman Kurt
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.