Artık çatılarımızı naylon ile örtüyoruz!

A -
A +
Hayırlı işler olsun Feridun Ağabey, ben Eskişehir'den esnaf Mehmet Gündem; benim ve bizim sorunumuzu yetkililere iletip ne yapacağımıza yönelik bir yol gösterirseniz Karapınar Mahallesi olarak sesimiz olursanız seviniriz. Kronik hâle gelen mahallemizin kentsel dönüşümün TOKİ’ye verildikten sonra yetki belgesi tekrar o pazar belediyeye verildi ama 8-10 senedir ne kat irtifakını yükseltiyor ne de sorunu çözüyor. Sizin anlayacağınız ne ciğeri kestiriyor ne kediyi küstürüyor. Bizler sesimizi hiçbir medya üzerinden yukarıya sayın devlet yetkililerimize duyuramadık. Eskişehir medyası da bizimle ilgili hiç haber yapmıyor. Haber yapan yerel medya da bizi yalanlayıp TOKİ tarafından bize yaptırmıyorlar diyorlar. Vatandaş çatılarını naylon ile örtüyor. Bize deseler ki “kazmayı şu tarihte vuracağız” ona göre kendimizi ayarlarız. Bu hâlde bir deprem olursa kim sorumlu olacak? Bu konuyla ilgilenir de sesimizi yetkililerimize duyurursanız seviniriz. Karapınar Mahallesi olarak bizimle ilgilenmeyen yerel medyaya rağmen bizim sesimiz olun. Bizler herkesin kendi arsasına konumuna imar (kat irtifasının yükselterek) verilmesini istiyoruz. Selamlar.
         Mehmet Gündem Karapınar Mah.-Eskişehir
 
 
Emeklinin mağdur olmasından kim sorumlu?
 
Emekliler, ülkemizin en fazla mağdur olan kesimi. Yetimleri. Âdeta üvey evlatları. Bu emekliler memur emeklisi değil, Bağ-Kur emeklileri hiç değil. Bunlar kamu işçileri de değil. “Bunlar neden değil?” derseniz. Bunlar devlette çalıştıkları için aldıkları tüm ücretler aldıkları miktar üzerinden yatırıldığı için emekli maaşları da yüksektir. Derdimiz. SSK’lı diyebileceğim özel sektör çalışanları olup emeli olanlardır. Hani bir zamanlar SSK'lı diye isimlendirilen işçi sınıfı diye adlandırılanlara, bazı bozuk düşünceli yazarçizer tarafından dalga geçer şekilde haberlerine malzeme yaptıkları, üzerinden nemalanmaya çalıştıkları garip gureba insan grupları.
Her ne kadar birkaç dernek "emekliler" adına kurulsa da bunların çoğu aslında çözüm odaklı dernekler değildir. Hele bir kısmı emeklinin aidatını kaynağında kestirir, kendilerine farklı geçim kaynağı bulmuş olmakla bayram eder. Ancak maaşlara zam dönemlerinde cılız bir iki ses çıkarsalar da senenin bütününde topladıkları üyelik aidatlarıyla refah düzeylerini artırmaya çalışırlar. Birçok emekli de, “belki hakkımızı korurlar” diye bunların peşine düşer. Her emekli insan emekli maaşı alınca devlete sitem etmeye kalkar. Siyasetçiye, hükûmete veryansın eder. “Bu parayla geçinilir mi?” diye.
Geçinilmez tabii. Nasıl geçinsin ki? Almadan eriyip giden maaşı, aldığını kabul edelim 3-5 gün içinde oraya buraya enflasyona kurban giden paralar. Ayın 3-5 günü tok, kalanını aç yaşar emekli.
Ama eline emekli maaşı geçip de çalışamayacak durumda olunca devlete küser ya, burada kocaman yanlış yapar. Aslında eline aldığı maaşın sorumlusu devlet değildir. İşverenin sigorta primini düşük yatırıyor olmasıdır. Çalışırken yüksek maaşlar alır ama sigorta primi buna rağmen asgari ücret yani devletin belirlediği en az ücret üzerinden yatırılır. Dolayısıyla kendisi de bu düşük emekli aylığında sorumludur. Buradaki yanlışlığı görüp de düzeltilmesi için gerekli müracaatları yapmayandır. Bu yazı hâlen çalışıyor olup da emekli olacakları günü iple çekenlere de ibret olsun. Yol yakınken, işverenlerinize müracaat ederek primlerinizi olması gerektiği gibi yatırılmasını sağlayabilirsiniz. Gerekirse prim farkını kendiniz yatırabilirsiniz. Aksi hâlde emekli olduktan sonra düşük maaş diye kıvranıp durursunuz.
            Erol Kara
 
 
Bu çocuklara devletimiz sahip çıkar mı?
 
Feridun Ağabey, ülkemizi de derinden etkileyen pandemi belası özellikle sağlık çalışanlarımız başta olmak üzere nice insanımızı apansız yakaladı ve sevdiklerinden ayırdı. Bunların içlerinde en acısı da aynı ailede ana babası korona olup vefat eden çocukların bir anda anasız babasız kalmaları. Bunu sosyal medya paylaşımlarında görüyoruz yüreğimiz kan ağlıyor… Bir anda çocuk çağda anasız babasız kalan bu çocuklara çevreleri yakınları sahip çıkarlar mı diye insanlar paylaşımda bulunuyor. Bu vesileyle sizin aracılığınızla devletimizin, anası babası ikisini birden kaybetmiş bakacak kimseleri kalmamış çocuklara devletimizin sahip çıkması çağrısında bulunmak istiyorum. Nasıl ki şehit ailelerinin bir hassasiyeti varsa anası babası bu amansız hastalıktan vefat etmiş çocuklara da bir hassasiyet gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Devlet büyüklerimizin bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğine inanıyorum. Saygılarımla.
        E. Turan Yılmaz-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.