Manuel hayatı yedekledik mi?

A -
A +
WhatsApp’ın bilgilerimizi istemesi ve bunun için bize sözleşme dayatmasıyla birlikte istikamet nereye doğru diye daha fazla düşünmeye başladık. WhatsApp’ı terk eden milyonlarca kişi, bunun reklam-para kazanma gibi “masumane” bir iş olmadığını biliyordu.
Gelecek bilimci ve girişimci yazar Ray Kurzweill, 2005 yılında “İnsanlık 2.0” adını verdiği kitabını yayınladığında bilim dünyasında ve fütüristler arasında epey sansasyona sebep olmuştu. Kurzweill’in kitabında, İnsanlık 2.0 dediği dönemde herkesin bire bir kendiyle aynı duygulara, aynı fiziksel özelliklere, aynı zevk ve karakterlere sahip birer replikasını (kopyasını) yapacağı anlatılmaktaydı. Bu teorem, siyaset, insan ilişkileri ve güvenlik yapılanmalarını da kökten değiştirecek yeni bir insan modelini kurgulamakta. Weill’a göre günümüz insanı 1.0 sürümü. Bu sebeple de dayanıksız. Ancak 2.0 sürümü ile biyolojik bedenlerin ve beyinlerin kısıtlamaları aşılacak “kaderimize karşı güç kazanma” yolunda önemli adımlar atacağız. Nano silahlar, kendi kendini kontrol edebilen akıllı savaş araçları, siber silahlar da İnsanlık 2.0’nin genel fotoğrafını tamamlıyor.
Tabii kitabın yazıldığı 2005 yılından 2021’e kadar 15 yıl geçti. Kitapta sözü edilen kimi buluşlar henüz bilimsel ve pratik olarak hayatımıza giremedi. Ama bunun önemi yok. Onun ta o vakit yazdıklarının günümüzün gidişatına ışık tuttuğunu bugün söyleyebiliriz.
Sizi umutsuzluğa sevk etmek istemem öyle bir dönem tasarlanıyor ki ileride, insanlar kendi replikalarını mağazalardan alabilecek ya da siparişle yaptırabilecek. Bugün yaşadığımız virüs salgınının “kurgusal” filmleri nasıl yıllar evvelinden yapıldıysa, daha şimdiden sözünü ettiğimiz konuda da filmler çevrildi Hollywood’da. Keanu Reeves’in başrolünü oynadığı Replikalar adlı filmde nörobilimci William Foster, insan zihnini bilgisayara ve akıllı robotlara aktarabilmek gibi büyük bir projenin eşiğindeyken bir kazada kaybettiği eşinin klonlarını kopyalamak için bir meslektaşı ile birlikte çalışır ve sonunda bunu başarır.
Daha da ileriye gideyim.
Bir de META EVREN kavramı var. İnsanların evlerinden kablolara bağlanıp, dışarıya replikasını göndererek, hem fiziksel hem de dijital evrende yaşamasına dair proje. Kablolarla filanca iş yerine gidecek olan dijital replikanız aracılığıyla (Hologram gibi düşünün) istediğiniz görüşmeyi ya da alışverişi yapabilme imkânınız olacak. Aslında bunu şu anda dijital dünyada yapanlar var zaten.
Nasıl, çılgınca değil mi?
Dijital teknolojinin ve bilgi işlemin ivme kazanarak, katlanarak geliştiği dikkate alınırsa, bir süre sonra öngörülemez bir seviyeye ulaşacağını tahmin etmek de güç olmasa gerek...
WhatsApp’ın yeni sözleşmesinden yola çıktık ama biz farkında olmadan hakkımızdaki verileri hızla ele geçiriyorlar zaten. Düşünün, bugün akıllı telefonlarını parmak iziyle açan milyarlarca insanın bilgisi nereye gidiyor sizce? Göz retinası ile açanlar da var. En özellerimizi daha şimdiden verdik bile.
Adım adım ilerliyorlar. Bankalar bile sesinizi tanıyarak telefonda işlem yapıyorlar sizinle. Ses taklit edilebilir ama insanı insan yapan ve diğer insanlardan ayıran üç özelliği var malum: Dil izi, parmak izi ve göz retinası.
Gizli ve saklımız kalmayacak. Avrupa ve ABD’de pek çok insan, anlık tıbbi verilerini doktorlarına ileten o çipleri takmaya başladılar bile.
Kitaplar çoktandır dijital okunmaya başlandı zaten.
20-30 yıl sonra ne olacağını söyleyelim.
Önce gazeteleri, sonra kitapları tamamen dijital ortama taşıyarak bilginin tek sahibi olacaklar. Bu ne demek biliyor musunuz? İstedikleri anda erişimi kesip, kişiye istediği kadarını ya da istediklerine de en ağır şartlarda sunacaklar. Bulut sistemi fiziksel harddisk’in yerini tamamen alınca da süreç tamamlanmış olacak. İnsan ile bilgi arasındaki iletişim istenildiği anda ortadan kaldırılacak. Bilgiye sahip olan, her şeyin sahibi olacak.
Şimdiden söyleyeyim.
Okumaya alfabenin bile bulunamayacağı bir döneme giriyoruz.
Covid-19 salgını bu süreci hızlandıran aşamalardan biri.
Bu salgınla yukarıda anlattığımız tasarlanmış dijital yaşam test edildi. Elde edilen sonuç inanın ki süreci yöneten insanlar topluluğunu (Devlet demiyorum) ziyadesiyle memnun etti. Bir iki yıl daha süründürecekler insanlığı. Dikkatinizi çekerim, kendi yaşadıkları ülkelerin insanlarını ayırmıyorlar bu konuda. Çünkü onları kontrol altında tutamazlarsa dünyayı kontrol edebilmeleri kolay olmayacak. Yani İnsanlık 2.0 dediğimiz yeni sürü tasarımı oralardan başlıyor.
Kısaca öyle bir an gelecek ki bilginin kaynağına sahip değilsek yok olacağız.
Yedeklenmiş bir manuel hayatımız da yoksa ilkel komünal topluma geri dönmeye adaysınız demektir!..
.....
Not: Amasya Üniversitesi’nden Ersin Topçu’ya teşekkürlerimle.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.