İrfan Özfatura Ahmet Sırrı Arvas

Mustafa Abdülhalim Özyazıcı şöyle bir an durur, metnin istifini zihninde yapar, sonra eline kamışını alır ve büyük bir süratle yazar. Ne bir tashih, ne de hata...

"Hani Türkler kadınlara düşkün idi? Bütün cazibemi, zekâmı seferber ettim, Teğmen Halet lütfedip de gülmedi!"

Öz babası "farkında mısın Suzy" der, "yakıcı bir güzelliğin, akıcı bir dilin var. Bu silâhlar sende oldukça budala avlamakta zorlanacağını sanmam!"

Baskılar artınca malı mülkü satar, Filistin'e yerleşme kararı alırlar. Yol masraflarını Roçild'ler karşılar, onlara ev, iş, iaşe vaadinde bulunurlar.

Arafat sembollerin adamıdır, üzerinden üniformasını, başından keyfiyesini asla çıkarmaz...

Arafat 1959'da Ebu İyad ve Ebu Cihad ile El Fetih'i kurar. Bu yüzden adı Ebu Ammar'a (kurucuya) çıkar...

Sadece bin küsur dolara kurulan NIKE bir dönemin yıldız markalarından Converse'i de bünyesine katar ve 2005 yılı cirosunu 13.739 milyar dolar olarak açıklar...

NIKE içinde sıkıştırılmış gaz bulunan havalı tabanı ile spor ayakkabı endüstrisinde bir devrim yapar. Hele "Just do it" (sadece yap) sloganı çok tutar...

Bir dönem resimli romanları çizilen filmleri çekilen Malkoçoğulları, hayali kahramanlar değil, sayısız bey, paşa, vezir yetiştiren bir ailedir...

O yıl hacca niyeti de yoktur, hazırlığı da. Ancak gönül ehlinden ufacık bir işaret alınca ayaklanır. Pasaportu apar topar çıkar, parayı nerden bulur, vizeyi nasıl alır anlayamaz...

Sabr ile koruk helva olur, demişler, Seydi Ali Reis ve leventleri Allah'a tevekkül eder ve selamete çıkarlar...

Bir yanda çöller, ormanlar, coşkun nehirler, aşılmaz dağlar... Öbür yanda makam, mevki, para, safa, itibar. Reisimiz zoru seçer "Dersaadet"e koşar...

"Merhum Hayrettin Paşa ile çok bulundum. Ancak Andrea Doria ve Cend Dal'la yapılan savaşlar dahi böylesine sert geçmemişti..."

"Onca cenge katıldım, hep şehit olmayı arzuladım. Nasipte kaba bir döşekte can vermek varmış, ne yapalım!.."

Mekânımız derya deniz / Venedikli, gelen biziz Öcümüz komaz alırız / Bize Hayreddînli derler

Düşünün Porto Riko bölgesindeki adaların boyu 2 bin fersahı aşar, ancak 30 adanın tamamı da ıssız ve metruktur, üzerinde bir kişi bile yaşamaz. Halbuki toprakları bereketlidir, âdeta süt ve bal akar...

Yol boyunda rastlayacağınız bir gübre yığını sizi ne kadar ilgilendirir? İşte Amerika'da da Kızılderili cesetleri o kadar dikkat çeker.

İspanyollar yerlilere eziyet etmekten bıkmadılar, insan öldürmenin akla gelmedik yollarını arayıp buldular. Düşünün ilk girildiğinde Hispaniola adasının nüfusu üç milyon civarındaydı, bugün sadece iki yüz kişi yaşıyor...

"Bu zaten bizim işimiz. Artık her işini yapana rütbe veriliyorsa vay gelmiş başımıza. Vezirlik bizim gibi kocamışlara mı kaldı?.."

Paşa baba yüzünden tebessümünü eksik etmez, sükunetini asla bozmaz, öyle ki gülleler duvarları çatırdatırken cezvesini mangala sürecek kadar...