O kadın kim?

A -
A +

Boğaziçi Üniversitesinde yine rezalet vardı. Malum kafalılar, rektörün arabasının önünü kesmiş, bu yetmiyormuş gibi içlerinden biri arabanın üzerine yarı çıplak çıkıp tepinmiş. Eh hâl böyle olunca da güvenlik güçleri müdahale etmiş. Ya sonrası? Bir cırtlak sarışın kadın bağırıyor, “Asıl terörist sizsiniz?” Yani güvenlik güçlerine böyle hitap ediyor. Sonrası mı? Hiç! Bizim gençlik yıllarımızda, yani bu CMUK çıkmadan önce bu kadın karakola götürülürdü. Sonrası mı? Düşünmek bile istemezlerdi. Sirkeci’deki eski malum emniyet müdürlüğü binasında ne yazardı bilir misiniz? Bilenlere sorunuz! O zamanlar hiç böyle sahneler yaşamamıştık.

Biz bu hakemi ne yapardık?

Letonya-Türkiye maçının İsveçli hakemi 4 dakika uzatma vermişti. Biz de yükleniyor idik ama arkada da zaman zaman boşluk kalıyordu. Neyse... Uzatma uzadıkça uzadı. Ve de 99. dakikada Burak’ın indirilmesi ile penaltı kazandık ve aynı oyuncumuz maçı kazandırdı. Ve daha da çarpıcı olanı aynı hakem santra bile yaptırdı. Şimdi futbol ile ilgilenen herkese soruyorum; “Aynı golü biz 4 dakikalık uzatmanın çok ötesinde 9. dakikasında yeseydik ne olurdu?” Hakem gerek sözlü gerekse de yazılı basında linç edilir, FİFA’ya başvurulurdu lisansı iptal edilsin diye...

Doldur boşalt bizim işimiz!

Son Letonya maçının bitimine normal süre için 15-16 dakika var iken bizim takım eski alışkanlığımız olan doldur boşalt oynamaya başladı. Öyle ya teknik direktörümüz bu dakikalarda hem Burak hem Serdar hem de Halil ile üç santrfora dönmüştü. Eh oyunu organize edecek adam da yok gibi... O hâlde kaldır kaldır at, birileri kafayı sektirir pozisyon doğabilir idi. Eski yıllarda küçük takımlar böyle geriye yığılır, büyükler de abluka altına alıp doldurur boşaltırlar idi.

Voleybolda Vakıfbank, basketbolda Fenerbahçe!

Kadınlar arasında oynanan iki önemli maç izledik geçen hafta... Voleybolda kupayı Eczacıbaşı’nı 3-0 yenen Vakıfbank kazandı. Guidetti’nin takımı aynı... Bu gidişle yine önüne geleni indirecektir. Sanıyorum ki Avrupa kupalarında da böyle olacak. Basketbolda da Fenerbahçe, hem de üç oyuncusu eksik iken Galatasaray’ı 20 sayı farkla yenip Avrupa macerasına başladı. Ukalalık olacak ama maçtan önce tahminim de böyle bir fark idi. Neyse bu iki branşın kadınlar kısmında ayaklarımızı uzatarak rahat Avrupa maçları izleyebiliriz...  Son dakika; Ligde Vakıfbank müthiş mücadele maçında Eczacıbaşı’nı bu defa da 3-2 yendi.

Bu statlarda millî maç oynatmayın!

Defalarca yazdım, aynen ekrandan da söyledim. Neyi mi? “Üç Büyükler”in statları, yani Ali Sami Yen, Saracoğlu ve İnönü, ben isimlerini böyle bilirim, buralara millî maç koymayın diye... Neden mi? Bu kulüplerin son yıllardaki fanatikleri millî maçta bile gıcık olduğu adama, teşkilata aleyhte bağırma fırsatını bulur. Son örnek mi? TFF istifa! Eh Nihat Özdemir lanetlendi bile... Hamit hangi takımda futbol oynamış idi? Alman teknik adam hangi takımın formasını giymiş idi? Aynı rezalet hangi stada giderseniz gidin oralarda da meydana gelir. Bu nedenle de yıllardır âdeta yalvarırım bunların statlarında maç oynatmayın diye... Hem de onca yeni pırıl pırıl statlar durur iken... Pardon unutmadan; Hollanda’yı, Almanya’yı hatta hatta koca Fransa’yı hangi statlarda yenmiştik?

Norveç bile...

Bir Kuzey ülkesi Norveç... Yani futbolun bilmem kaçıncı sırada olduğu bir ülke... Geceler, gündüzler mevsimine göre yarım günden fazla sürer hatırladığım kadar... Bu diyarların kulüpleri transferde öyle astronomik rakamlar kullanmazlar. Üretip o rakamları isterler... İşte benim millî takımım son maçtan önce böyle bir ülkenin ekibi ile oynadı. Takım oyunu, sahayı hücumda ve savunmada topluca organize olabilmek Norveç’te görüldü. Önde baskıyı bir kere yapabildik onda da rakip bize gol atma imkânı sundu. Sonra mı? Alan gider, pas almaya bakan olmaz, meğer ki rastgele oyuna devam ettik. Yani yurt dışında  oynayan ile yurt içi ayrı telden çalar... Yazık!

İrfan Can Kahveci yılın futbolcusu!

Rahmetli Namık Sevik ustanın yıllarında Milliyet’te başlayan “Yılın futbolcusu” yarışması bu sene de yapılmış. Ve de futbolda Fenerbahçeli İrfan Can Kahveci yılın futbolcusu seçilmiş. Tabii ki alkışladık da, acaba bu İrfan Can kardeşimiz ne gibi bir ciddi katkıda bulundu takımına? Yoksa millî takımı da bir yerlere mi taşıdı? Yoksa Fenerbahçe şampiyon oldu da biz mi farkına varamadık? Ne günlere kaldık be! Düne kadar ne futbolcular bu unvanı kazanmışlardı... Şimdi onlara ayıp olmadı mı?

Kuntz ağlamış

Letonya zaferinden(!) sonra bizim takımın Alman hocası Kuntz gözyaşları dökmüş. Maç sonrası ben başka kanala geçmiş idim, göremedim. Meğerse duygulanmış... Eh ne de olsa Beşiktaş’ta bizim has fırın ekmeğini yemiş idi. Bu ne işe yarar? Bizim takımın futbolcuları için hassas bir nokta... Göreceğiz bakalım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.