Gaspıralı’dan Türk Konseyi’ne...

A -
A +
“Meryem Hanım, şu an Türk Konseyi’nin faaliyet alanları İsmail Bey Gaspıralı tarafından belirlenmiş sanki. Bu nasıl öngörü ve ufuktur ki tek cümlesi, bir asır sonra Türk Milletine hedef belirledi...” 
Önceki gün bir okuyucum aynen böyle yazmış. Güzel ve de doğru yazmış.
Aslında benim de üzerinde uzun zaman kafa yorduğum çok önemli bir tespit. Son gelişmeleri görenler farkındadır belki, o çok özlediğimiz, hayalini kurduğumuz, uzun yıllar hasret olduğumuz “Türk Asrı” ufkun süt mavisi çizgisinde belirmiştir…
İsmail Bey Gaspıralı, büyük bir idealistti, düşüncelerini inanarak söyledi, tek başına Çarlık Rusya’sının her türlü baskısına rağmen ünlü Tercüman gazetesini otuz yıla yakın çıkardı ve bütün Türklük âlemine ulaştırdı. Bu gazetenin tek hedefi vardı: “Dilde, Fikirde, İşte Birlik!”
Bugün Türk Konseyi’nin ana çerçevesini de bu düşünce oluşturuyor. Ancak bazı hususların altını çizmekte yarar görüyorum. Dil meselesi hâlâ aramızdaki en önemli engel gibi duruyor ne yazık ki! En azından ilgili ülkelerde “Türk Lehçeleri” ortak ders olarak ilk veya ortaokuldan itibaren okutulamaz mı? Belki de Özbek Türkçesi veya Türkiye Türkçesi esas alınmalıdır! Bu mesele uzun yıllar önce Uluslararası Türkoloji Kongrelerinde konuşulurdu lakin bu kabil toplantıların uzun zamandır yapılmadığını belirtelim. En son Kazakistan 1. Cumhurbaşkanı Elbası Nursultan Nazarbayev tarafından talimatı verilen ve geçen yaz Kazakistan’da yapılması planlanan Türkoloji Kongresi ne yazık ki pandemi nedeniyle iptal edildi.
Gördüğüm kadarıyla Türk Konseyi’nin yüksek memurları arasında hiç Türkolog yok gibi ve bu diplomatlar arasında Türkologların olmaması önemli bir eksikliktir. Ağırlıklı olarak uluslarası ilişkiler alanında yüksek memurların görev yaptığı bu çatı kuruluşta, Genel Sekreter Yardımcılarından birisinin Türkolog, tarihçi unvanlarını taşıması daha verimli olurdu. Bünyede çalışan personelin genellikle ilgili ülkelerin Dışişleri Bakanlıklarından gelen diplomatlardan oluştuğunu söyleyelim.
Türk dünyası meselesi bütün Türk milletinin en önemli mevzusudur. Dört bir yandan kuşatılmakta olan ülkelerimizin zor zamanlarda yüzünü döndüreceği yegâne coğrafyalar yine kardeş ülkeler olacaktır. Bu ülkelerle geleceğe dair dev adımları bugünden tesis etmek durumundayız zira tam otuz yıllık bir gecikme ve zaman kaybımız önümüzde durmaktadır zira Merhum Turgut Özal’ın büyük bir heyecanla başlattığı bu soylu dava, bu önemli imkânlar, bilgisiz, beceriksiz, ilgisiz, mefkuresiz kimi ihtiraslı muhterisler yüzünden ziyan olmuştur.
Şimdi çok daha farklı bir noktadayız.
Herkesin net bir şekilde bilmesi gereken sevindirici bir husus var ki o da “Türk Cumhuriyetleri’nin” omuz omuza vererek birer birer ayağa kalkmakta olduğu gerçeğidir. Bu öz güven, bu vakur duruş, bu millî bilinç arkasına Altay Dağlarından esen rüzgârı almış, büyük bir sıçrama yapmaya hazırlanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti burada odak noktasıdır! Ve Türkiye bu anlamda tarihinin en parlak sayfalarını ardı sıra aralıyor, yıldızlaşıyor. Kimi kısır siyasi tartışmalar bazı önemli mevzulara vakit ayırmamızın, fikrî egzersiz yapmamızın, toplumsal istişarede bulunmamızın önündeki en büyük engel ne yazık ki! Çok ciddi bir fikrî erozyon yaşıyoruz. 
Yüz yıl önce Kırım Akmescit’te İsmail Bey Gaspıralı “Dilde, Fikirde İşte Birlik” idealini ortaya atarken aslında dev bir adım da atmıştı. Hâlâ yüz yıl öncesinin fikirleriyle avunuyoruz!
Peki bizim bu ağırlıkta bütün coğrafyaları aşan ve yüz yıl sonrasına söyleyeceğimiz bir sözümüz yok mu?
Sahiden?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.