İspanya ve pandispanya!..

A -
A +

Öncelikle milletimin, okuyucularımın, meslektaşlarımın ve spor camiasının yeni yılını kutlar, huzur, mutluluk ve sağlık içinde geçecek bir 2013 yılı dilerim. Sonrası; göreve devam!.. 2012'yi, "kendini ve federasyonunu başarılı sayan" bir federasyon başkanı ile onun "hınk deyicilerini" fena hâlde mahcup eden ve "ne menem bir masalla bizleri uyutmaya çalıştıklarını çok açık ortaya koyan" bir "hezimet serisi" ile kapattık!.. Neymiş, "NBA'yi de sayarsak", dünyanın "3'üncü müthiş ligi" bizdeymiş, "saymazsak", İspanya'dan sonra "Avrupa'nın ikinci müthiş ligine sahipmişiz!.." Ama, THY Euroleague TOP 16 gruplarında ilk üç maçımızda Fenerbahçemizle, Anadolu Efesimizle, Beşiktaşımızla "sıfır" çektik, hem de ne sıfır!.. 3 maçta "ortalama 90 sayı yedik", 3 maçta yediğimiz "toplam fark 46", yani "3 maçta fark ortalamamız eksi -15'i bile geçiyor!.." Eh. Ortada değil mi; İspanya "İspanya" ise, biz "pandispanyayız!.." Barcelona'sıyla, CSKA Moskova'sıyla, Khimki'siyle rakiplerimiz öylesine "kolay kolay, tatlı tatlı yediler" ki bizi, tam da "pandispanya niyetine" deseler, acı gerçeği iki kelimeyle anlatmış olurlardı!.. Her yönüyle "kirletilen" futbolun üzerimize çöken kâbusundan uyanmak için "basketbola sarılmak isteyenler", ne yazık ki, "Federasyon - kulüp yöneticileri - koçlar - menajerler - takımlar" beşgeninde "dönen çarkı" anlamaya başladıklarında "Sen de mi basketbol" dercesine üzülmeye de başladılar!.. Tam bir "kol kolalık" var ortada; TV'lerde maç anlatıcılarından yorumlayıcılarına, bir kaçı hariç spor sayfalarındaki basketbol yazıcılarına kadar, herkes "bu garip beşgenin el bebek gül bebekçileri!.." Kaç yıldır Avrupa Kupalarında "bir defacık 100 atan" Barcelona karşısında, mücadelenin "m'sini bile gösteremeyerek" hem de son 1.5'luk periyotu "yedekler ile oynayan" İspanyollara "ikinci 100'ü hediye eden" ve tam tabiri ile "pota altı perişanı olduğunu ortaya koyan" Fenerbahçe, "Avrupa'nın İspanya'dan sonra ikinci ligi" diye şişirilen ligimizin lideri!.. Devamı; "Avrupa ULEB Kupası'nda şampiyonluk hedefleyen" Galatasaray Erkek Basketbol Takımı'nın da "pota altı perişanlığı" Banvit önünde bir defa daha ortaya çıkarken, "İlle de Domercant'ın eksikliğini ortadan kaldıracak bir salla /at oyuncusunun peşinde koşarak", onu (Arroyo) bile "bu maça yetiştiremeyen" ve sadece "iğne ile sahaya sürdüğü Hawkins'in ellerine bakan" bir koçun, "ülkenin en iyisi" diye anılması, ligimiz için "İspanya mı, pandispanya mı" sorusunu sorarken, ne kadar haklı olduğumu göstermiyor mu?.. Dahasını da yazayım; Galatasaray takımında Ersin Dağlı'yı bir tarafa koyun, Banvit önünde "öteki oyuncuları", başta sözüm ona "uzunları", bir tane "fizik kondisyonu umut veren" oyuncu görmedim; N'dong bitik, Furkan bitik, Macvan bitik, Gordon bitik, kuzum bu takımın nasıl bir idman programı var?.. Bugünlük, "sadece bir örnek vererek" konuya "noktalı virgül" koyayım; "Banvit maçını 'sıfır' çekerek" bitiren bir 5 numara (N'dong)'yı Galatasaray'a getiren transfer çarkını "kimler" ve "nasıl" döndürüyor?.. Yoksa transfer piyasasında da "12 Dev Adam prim sistemi" gibi bir uygulama mı var?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.