Muslera'yı satın!..

A -
A +

Sneijder'i al, Drogba'yı getir, Kaka'ya talip ol, Belhanda için uçak tahsis et, Robinho bombasını patlat!.. İyi de "gelecek sezonlarda" tamı tamına "5'e düşecek yabancı kontenjanı" ortada iken, ne yapacaksın bunca yabancı futbolcuyu; üstelik "UEFA mâli kriterleri balyozu" kapıda beklemeye başlarken? İşte "yabancı deposu hâline gelen" Trabzonspor ne yaptı, ne yapıyor?.. İş elbette "iyi, hatta en iyi yabancıları almak" olmalı, ama "bunların tamamının toplamı" çok açıktır ki; "kontenjanı ikiye katlamamalı"; işte o kadar!.. Kadrosunun büyük bölümü, dahası sahaya sürülecek ilk onbirin iskeletinin herhalde yarısı da "Türk statüsünde oynayacak" futbolculardan, hem de "iyisi" ile, "en iyisi" ile tamamlanmalı!.. "İskelet"; mesela Galatasaray'da "yabancı" ile, "Muslera" ile başlamamalı; Barcelona "gerçekten istiyorsa" sezon sonunda hemen satılmalı ve yerine "Türk statüsünde oynayan" bir kaleci, kaleye konmalı!.. Galatasaray, Simoviç'lerin, Mondragon'ların arkasında yıllar yılı oturttuğu "büyük kaleci olabilecek" nice Türk gencini, "kulübeye mahkûm ederek" harcadı, bir bakın, bir sayın!.. "Onlara güvenmemekten", Avrupa'dan "ikinci / üçüncü sınıf kaleciler bile getirilerek", o kaleciler "yedeklikten emekli edildiler!.." Şimdi de Muslera çıktı; hiçbir maçında "bana", benim gibi bir yığın insana "güven vermeyen", kalede duruşu bile "ürkek ve endişeli görünen" bu Uruguaylı'ya insan güvenir de, Türk kalecileri "nasıl" görmezlikten gelir?.. Ülkede "güven verecek" bir yığın kaleci var; hem de Muslera'ya verilecek paranın beşte birine Galatasaray kalesini korur!.. "Büyük" takımın, "Avrupa Kupaları'nda başarılı olmak isteyen" takımın iskeletinde "ilk adam", eğer "o ülkenin vatandaşı bir kaleci olursa", başarı için ilk adım atılmış ve "yabancı kontenjanının ilk koltuğu" boşuna harcanmamış olur!.. Fatih Hoca bu konuyu çok iyi düşünmeli ve değerlendirmeli!.. >> Cemal Ağabey!.. Faik Gökay Hocamızın kaybına üzülürken, ardından hepimizin "aileden sayar" hâle geldiğimiz "Deprem Baba" gitti, Sadun Tanju Ağabey gitti!.. "Ne oluyoruz" diye düşünürken, bir acı haber de Ankara'dan geldi; Cemal Saltık ağabeyimizi de kaybetmiştik!.. Hey gidi Cemal Ağabey hey!.. Bizler, "yeni yetmeler" olarak spor yazarlığına başladığımızda, Ankara 19 Mayıs Stadı'nın spor yazarları tribünlerini dolduran "zamanın" kelli felli ve de ünlü spor gazetecileri, bizlere "Kim bunlar yahu" diye bakarken, onun "hüsnü kabûlü" ile, "o kritik devreyi atlatmış" ve diğer "ağır" ağabeylerimiz tarafından da "hüsnü kâbul" görmeye başlamıştık!.. O iyi bir spor gazetecisi idi, spor servisi yöneticisi idi. Spora da hizmet ve katkıları büyüktü; Ankara Bölge Müdürlüğü yaptı, Futbol Federasyonu Başkanlığı yaptı!.. Onunla "aynı gazetede çalışmadım" ama, Türkiye Spor Yazarları Derneği Ankara Şubesi yönetimlerinde beraber oldum. Son başkanlığı döneminde onun başkan yardımcısı idim, "aktif dernek yöneticiliğini bıraktığında" da bayrağı bana teslim etmişti!.. Ondan spor yazarı olarak da, gazeteci olarak da, yönetici olarak da çok şey öğrendim; bunlar ın en önemlisi de, "çok kişiyi darmadağın edecek" olaylarda bile "soğukkanlı olabilmek" ve de "doğru kararlar alabilmek" idi!.. Nur içinde yatsın, ailesine, meslektaşlarına, spor camiamıza, dost ve arkadaşlarına sabır ve başsağlığı dilerim!.. Bu arada bir başka dileğim var; "Bir hafta içinde büyük kayıplarımızla ilgili bu kaçıncı aynı dilek; hiç olmazsa bir devre arası olsun, büyük Allahım!.." >> Olması gereken buydu!.. Tebrikler Ünal Aysal, "çok önceleri yapmanız gereken şeyi", nihayet yürürlüğe koydunuz; "Artık Galatasaray Futbol Şubesi üzerine, ben dahil hiçbir yönetici konuşmayacak, sadece Ali Dürüst, Abdürrahim Albayrak ve de Fatih Terim, o kadar. Futbolumuzu rahat bırakalım, huzur içinde çalışsınlar, önlerinde büyük hedefler var!.." Keşke "bu talimat aylar önce verilebilse ve uygulanabilseydi"; Galatasaray'da hiç kimsenin istemediği "o büyük kriz yaşanmaz", kırgınlıklar, küskünlükler olmaz, Başkan da, Hoca da yara almaz, dahası bu krizle beraber "Oh oh" diye ellerini ovuşturanlara da fırsat doğmazdı!.. "Futbol üzerine konuşmaya meraklı" Galatasaray yöneticilerinin başta Refik Arkan olmak üzere "kendi işlerine bakmaları" uygulamasının "titizlikle yürütülmesi" gerek, yoksa gene "başa dönülür" ve üstelik "kriz daha derin olarak" yeniden doğar!.. >> Eksik ortada!.. Galatasaray'da bir "moral kondisyonu" eksik olanlar var, bir de "fizik kondisyonu" eksik olanlar!.. "Moral kondisyonu eksik olanlar" ortada; Hamit başta, Selçuk onun ardında, Umut da Selçuk kadar moralsiz, "maç sırasında kulübeyi 10-15 dakika oynamak için terk edenler" de öyle; Engin, Hakan başta!.. "Fizik kondisyonu eksik olanlar" ise Sercan ile başlıyordu, Emre Çolak'a kadar geliyordu, son haftalarda Semih Kaya da onlara eklendi; "nedenleri" tahmin edilebilir; Sercan gitti, "kalan gençler için" bu konuda ümit doğdu!.. Kuzum, Fatih Terim'in yardımcıları "bu işleri iyi bilmeleri gereken", üstelik "kendilerinden de tecrübeleri çok olan" o eski futbolcular ne yapıyorlar; "bunlar da onların görevi değilse", görevleri nedir onların?.. >> Sneijder ne getirir?.. Hollanda Milli Takımı'nın Kaptanı, elbette "çok şey getirecektir", Galatasaray'a!.. "Bu kariyerde ve bu yaşta bir oyuncu", camiaya ve tribünlere vereceği heyecan ve coşkunun, dahası "ekonomik" katkılarının yanında, saha içinde de "önemli" bir "değişimin adamı" olabilir!.. Eğer "o takıma ve de takım ona uyum sağlayabilirse", ortaya "değişik" bir Galatasaray çıkacaktır; en azından "rakip kalelere doğru dürüst şut atamayan" bir takım olmaktan kurtulacaktır, sarı-kırmızılılar!.. Sneijder "bir Hagi" olabilir mi?.. Herkes iyi bilmelidir ki, "Hagi olmak için" tek şart vardır; "Hagi olmak"; hiç kimse "Sneijder Hagi olabilir mi" diye düşünmesin, başka hiç kimse, hiçbir futbolcu "Hagi olamaz", Sneijder de "Sneijder'den başkası" olamaz!.. Sneijder'in Galatasaray'a geldiği günlerdeki Hagi'den "bir fazlası" var; Hagi, "her maçta "beş-10 dakika sahanın bir yerinde kendini gizler, dinlenir, sonra o hepimizi hayran bırakan futbolunu oynar ve bir süre sonra, gene sahanın bir yerinde dinlenmek için mola verirdi!.." Sneijder, maçın 90 dakikasında "maçın içinde aktif olarak olan ve kalan" bir futbolcu!.. Gerisini ise, o oynadıkça ve bizler seyrettikçe göreceğiz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.