Galatasaray'ın büyük adımı!..

A -
A +

Bvir taraftan yazıp, söyleyip geliyoruz; "Efendim onca para, onca gayret, ama hâlâ Avrupa TV'lerinde lig maçlarımızın özetleri dahi yayınlanmıyor, kendi kendimizi, kendi ligimizi şişirip duruyoruz", sonra da "Sneijder'e, Drogba'ya bu kadar para verilip de alınır mı, nasıl ödenecek bu paralar, UEFA mâli kriterleri ne olacak" diye ahkâm kesip duruyoruz!.. Bakınız, bütün dünyada "Çin'den Honduras'a, Sibirya'dan, Güney Afrika'ya kadar milyarlarca insan" 2000'li yıllarda, "bir takımımız" UEFA Kupası'nı kaldırdığında "Galatasaray ve Türkiye" adını duymuş ve aylarca konuşmuştu, o günden bu yana "ikinci defa" işte "bu transferler ile" bir defa daha "duydu ve günlerce konuştu, konuşuyor!.." "Bu transferler", belki de spor tarihimizde ilk defa "bir Türk Kulübü'nün Başkanı'nın hedef koyduğu" bir plân ve eylem zirvesinin ülke sınırları dışına taştığını ve de "Türkiye'de 1'inci, dünyada 10'uncu kulüp olma" yolculuğunun hem "fiili, hem psikolojik, hem sportif, hem sosyolojik ilk adımının atıldığını" gösteriyor!.. Galatasaray, "Başkanı dahil", hesap, kitap işini "çok iyi bilen" bir çok yöneticiye, "profesyonel" yöneticiye ve de danışmana, uzmana sahiptir!.. Kimse "kendine dert etmesin", bu transferler "Galatasaray'ı batırmaz", aksine "Galatasaray'ı para basar" hâle getirir, tribünlerden, storlara, reklamlardan, sponsorlara kadar!.. Bütün bunları bir yana bıraktım; "5 milyon euroya alınan" Burak'ın, bugünkü piyasası, satıldığında, "5 milyonu çıkardığı" gibi, üstüne neredeyse "Drogba'ya ödenecek parayı da çıkaracak" durumdadır; endişe neden; üstüne bir de "Muslera'yı koyun", ortaya çıkacak tablonun, Drogba + Sneijder'in maliyetlerini "ne kadar hafifletecektir", bir düşünün!.. "Galatasaray takımına hiçbir şey veremeseler ve katkıda bulunamasalar" dahi, "sadece gelişlerinin bile, Galatasaray'a, ülke sporuna ve futboluna, dahası ligimize getireceği moral ve parlaklık" böyle bir denemeye değmez mi?.. Ki, elbette "Galatasaray'a büyük katkılarda bulunacak" iki futbolcudur Sneijder ile Drogba; ama bu, "Galatasaray'ı garanti şampiyon yapacaklar" anlamına gelmez, "şampiyonluk" çok daha "karmaşık" bir problemdir ve ancak "çok bilinmeyenli bir denklemin çözülebilmesi ile" gerçekleşir!.. "İlhan Cavcav" kafasının Gençlerbirliği'ni getirdiği yer ortadadır!.. "Aziz Yıldırım" kafasının Fenerbahçe'yi getirdiği yer de ortadadır!.. "Yıldırım Demirören" kafasının Beşiktaş'ı getirdiği yeri de yaşayıp gördük!.. "Ünal Aysal" kafasının Galatasaray'ı getireceği yeri de yaşayıp göreceğiz!.. "Endişeliler" rahat, "kıskançlar" endişeli olmalıdırlar; sadece Türkiye'de değil, dünyada da "büyük olmak için", atılacak adımlar da "büyük" olmalıdır ve Galatasaray doğru yoldadır!.. "Sadece Türkiye'de büyük olmanın", kulüplerimizi getirdiği nokta, "yüzlerce milyon dolarlık" borçlar ve "UEFA mâli kriterleri önünde" tir tir titremedir. Dahası da var; "birçok" başkan için de "çok yararlı" bir "maddi ve manevi zenginleşme ve ün kazanma kapısını açmanın" anahtarıdır; bu gerçeği hâlâ görememişsek, bilmem ki "ne zaman ve nasıl" anlayacağız?.. >> Bugünün de sözü!.. Dün "Ribery haksızdı" diyenler, bugün "Drogba haklı" diyorlar!.. Ne demişti Süleyman Demirel; "Dün dündür, bugün de bugün!.." >> Dünü unutmak!.. Elbette "çirkin işler yapanları eleştirmek hakkımız", ama "Kovun, atın" derken aynaya bakmamız gerekmiyor mu, "doğruyu yazmamız" gerekmiyor mu?.. Madde bir; "olayları ve gerçekleri saptırmamamız, çarpıtmamamız gerekmez mi?.." Ne dedi Adnan Öztürk, Meireles olayında; "Ben başkan olsam" dedi!.. Şimdi Adnan Öztürk'e "Neden Melo'yu takım otobüsüne bindiriyorsun, neden uçak biletini alıp yollamadın" diyoruz, soruyorum; "Adnan Öztürk Galatasaray Başkanı mı?.." Bu kararı verecek olan Galatasaray Başkanı ve yönetimidir, Adnan Öztürk değil!.. Madde iki; "Kim söylüyor" bunları, çoğunlukla "Meireles olayında" çıkıp da, "Adnan Öztürk haklı" demeyenler, diyemeyenler, "çok çirkin el şekil ve hareketini de yapmış olan" Meireles'i "ak kaşık yapmaya" çalışanlar!.. O gün çıkıp "Öztürk haklı" deseydiler, yazsaydılar, bugün "onlara bir yere kadar hak verebilirdim"; ama iş "Meireles'e ve Fenerbahçe'ye gelince 'ak', Melo ve Galatasaray'a gelince 'kara' diyenlerin yüreği" ve "çifte standartlı" yorumculuğu ortada!.. Şimdi diyecekler ki, "Sen ne yaptın", işte arşivler orada, "Meireles olayında" yazdıklarım da, "Melo olayında" yazdıklarım da, Meireles olayında Fenerbahçe yönetimi hakkındaki, Melo olayında Galatasaray yönetimin "ne yapması gerektiğine dair görüşlerim" de "orada" arşivde duruyor; okuyanlar biliyor, okumayanlar bir baksın "çelişki var" mı, "kulüpçülük ayrımı var" mı?.. Aklımızdan çıkarmayalım; artık gazete okuyucusu "balık hafızalı" değil, hem de hiç değil!.. >> İşte öyle bir şey!.. Diyorlar ki ve yazıyorlar ki; "Şenol Güneş asıl işini bıraktı, başka kulüplerle uğraştı, mesajlar vermeye kalkıştı, bunlar onun görevi miydi?.." İyi de, büyük çoğunluğunun "gönlünde sarı-lacivertli renkler yatan" bu meslektaşlarıma soruyorum; "İki yıldır Aykut Kocaman ne yaptı ve hâlâ ne yapıyor?.." Şenol Hoca'ya gelince, "Görevi mi", Aykut Hoca'ya gelince, hem de "göklere çıkarılıp alkışlanacak" bir şekilde "Görevi"; bu nasıl bir çifte standarttır, Allah aşkına?.. >> Feda!.. Rüştü gibi bir "anıt adamı" ve bir kaleciyi, hem de "çirkin sözlerle" kapı önüne koy, sonra da "McGregor" diye bir kaleciyi onca para vererek getir!.. O kaleci de "önüne geleni yesin", dahası "gece hayatı" da magazin gazetecilerinin diline düşsün!.. Bu da "bir başka türlü feda" değil mi?.. >> Rakip!.. Şansal Büyüka - Hakan Şükür - Markus Merk - Tümer Metin ekranda "Melo tükürdü mü, tükürmedi mi" diye tartışıyorlar; Şansal Büyüka "hassas kameraların çekiminde ağızdan tükrüğün çıktığının görülmediğini" anlatmaya çalışıyor ve de "Yağmur taneleri tek tek görünüyor, nerede tükürük, o yok" diyor!.. Markus Merk, "Tükürük olmasa da, teşebbüsün dahi kırmızı kart olduğunu" defalarca vurgulayarak söylüyor. Tümer Metin birden araya giriyor; "Bakın bakın, Fernandes, Necip, Dentinho, hep beraber Oğuzhan'ın gösterdiği tepkiyi gösteriyorlar, Melo tükürmese o tepkiyi beraberce gösterirler mi" diyor ve "çoğunluk" Tümer Metin'e hak veriyor!.. İçlerinden biri de, "Şu görüntülere baktığımızda Necip'in ve Dentinho'nun Melo'nun tükürüp tükürmediğini görmeleri mümkün değil, Oğuzhan ve Melo'nun arkasında kalıyorlar, onlar Oğuzhan'ın yüzünü sildiğini görünce 'Tükürdü' diye hakeme koşuyorlar, bu pozisyonda sadece Fernandes görmüşse görmüştür" diyemiyor, demiyorlar!.. Ve de "Federasyon'un Disiplin ve Tahkim Kurullarına rakip olacak" bir kurul olduklarını "böylece" gösteriyorlar!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.