Arda ocakta alınsaydı?..

A -
A +

Evet iddia ediyor ve diyorum ki; “Eğer Galatasaray, ocak transferinde kapılarına kadar, hem de ‘bedava gelen’ Arda’yı alıp, kadrosuna katsaydı”, bugün “kenarda Fatih Terim gibi bir hocanın olmasına rağmen” sahalarda yaşanan “perişanlık tablosu” yaşanmazdı!..
Çünkü “Galatasaray futbol takımının saha içi kaptanı, oyuncuları etkileyecek saha içi ağabeyi, beyni” yoktu. Selçuk taaa İtalyan hocalar döneminde “bitmiş”, Muslera “bir Hagi olmadığı için” anlatmak istediğim “istisnai kişi” olamamış ve hele hele “Onun da yokluğunda” takımın “kenar yönetimi / saha içi iletişimi ve etkiletişimi” boşlukta kalmıştı!..
Neymiş efendim; “Yönetimle konuşulmadan, Başkan’dan izin alınmadan, bir oyuncu ile ‘transfer görüşmeleri” yapılır mıymış, basının haberinin olduğu gelişmelerden yönetimin haberi nasıl olmazmış?..”
Bir; “bir oyuncu” G.Saray için “bir oyuncu” değil, “Arda” idi. Galatasaray’da yetişmiş, Galatasaray’a kaptanlık yapmış, millî takım kaptanlığına yükselmiş, Barcelona gibi bir takımda oynamış, Galatasaray’ın da, millî takımın da, Barcelona’nın da, Barcelona’dan önce transfer olduğu Atletico Madrid’in de “başarılarına katkı yapmış” bir “büyük” futbolcu idi..
İki; onu isteyen de “herhangi bir hoca değil”, Galatasaray’ın “anıt adamlarından” Fatih Terim idi, “şampiyonluk ve kupa rekorlarına kolay kolay yetişilemeyecek olan” bir efsane!..
Böyle bir ikili söz konusu iken “işi hiç yoktan”, Ünal Aysal’ın yaptığı çirkinlik gibi taaa “Kulüp çalışanı / Yönetim” mertebesine düşürerek, “Kim güçlü herkes görecek” gösterisini sahneye koymak?..
Ve işte bugün, “uzun yıllardır Galatasaray camiasının, taraftarının yaşamadığı perişanlık tablosuna ortak etmişti” Mustafa Cengiz Başkan’ı, Florya’nın ağabeyi Abdurrahim Albayrak’ı ve “bulunmaz Hint kumaşları olup olmadıklarını hâlâ anlayamadığım” Başkan Yardımcılarını!..
“Alt tarafı bir futbolcu, böyle bir ‘üst ve etkin’ bir çizgi ortaya koyabilir mi?” sorusunun cevabını, Emre Belözoğlu örneği ile görüyoruz; Ali Koç’un “hiç olmayacak bir karar ile ‘yetkili’ konumuna getirmeye çalıştığı” Emre, kenarda ‘o çerçevede’ yaptığı büyük yanlışları, hataları, soyunup sahaya girdiği 15-20 dakikada “örtecek” ve takımını “perişanlık tablosundan kurtaracak adam olarak” neler yapıyor, ortada!..
“Kim güçlü” gösterisi yerine, “Ben iyi yönetirim” düşüncesi hâkim olabilse idi, o gün Arda transfer edilir ve Arda “saha içinde” çok şeyler yapabilirdi, “futbolcu olarak da, kaptan olarak da”; fırsat kaçtı, yazık oldu!..
Bakınız, “son bir şey” söyleyeceğim; “Florya’nın ağabeyi” eğer kendini “başkanlık hülyalarına kaptırmasa” ve o günlerde Arda olayında “seyirci kalmayarak sorunu çözse (ki, çözebilirdi)”, bugün Galatasaray için” çok başka şeyler” konuşuyor ve yazıyor olacaktık.
Ve ortadaki “o günün ‘ben’ yanlışı”, bugün yönetim için de “çok acı bir ceza” oluşturdu, bütün Galatasaraylılara çektirilen acı bir ceza!..

İki basit, ama sorulamayan soru!
Çok merak ediyorum; “Sezonluk 100 milyon dolar açığımız var, bunca da borcumuz” diyen bir Başkan, “gazete haberlerindeki onca transferi nasıl yapacak” ve yaparsa da “o paraları nerden bulacak”, dahası “o futbolcuların hak edilmiş paralarını” zamanın da ve nasıl ödeyecek?..
İstanbul’da bir gazeteci arkadaşımız çıkıp da “bu soruyu” Ali Koç’a neden sormuyor, anlayamıyorum!..
Evet Ali Koç, çok zengin bir başkan ama “mevzuat”, sadece Türkiye’deki, TFF’deki mevzuat değil, UEFA ve FIFA gibi “uluslararası futbol kuruluşlarının mevzuatı”, müsait mi, “bunca transferin bedellerinin ve de alınan futbolculara yapılacak ödemelerin, kulüp gelirlerini fersah fersah aşmasının görmezden bilmezden gelinmesine?..” Hem de “paralarımızı alamadık” diye kulübü bırakıp FIFA’lara giden oyuncular da varken…
Ne dersiniz, benim “Fenerbahçeli” meslektaşlarım; bu soruların cevaplarını biliyor musunuz, biliyorsanız neden yazmıyorsunuz, bilmiyorsanız, neden sormuyorsunuz?..

Galatasaray ne yapacak?..
Pandemi sonrası “saha içine” baktığımızda gördüğümüz “Galatasaray tablosu” çok açık ki, “içler acısı!..”
Takımın, hemen hemen “sil baştan kurulması” gerek!.. Peki ama, nasıl; “Şampiyonlar Ligi” hayal olduğuna, hatta “UEFA Ligi imkânı” bile zorlaştığına göre, “Sil baştan yapılması” ve hiç olmazsa “gelecek sezon ‘şampiyonluğa oynayacak’ bir takımın kurulabilmesi” için kasada para var mı?..
Hem “transfer, hem idari, hem mali mühendislik gerektiren” bir tablo ile karşı karşıyayız.
“Dağılmış” yönetimi Mustafa Başkan toparlayabilecek mi?..
“Dağılmış” kadroyu toparlayabilecek bir “alım satım” projesini gerçekleştirecek planları Fatih Hoca yapabilecek ve uygulayabilecek mi?..
“Bonservis bedelleri olmayan” ya da “kiralık” futbolcularla kurulan bir kadronun “isim olarak büyük, saha içi küçük bir futbol ekibinden öteye gidemediği” görüldü.
“Falcao + Belhanda + Feghouli” üçlüsünün satışından gelecek para ile “Türkiye için geçerli” bir kadro kurulabilir. Fatih Hoca ve “oyuncu tarama” ekibi iyi bir çalışma yapmışlarsa…
“Yeni yabancı statüsü”, elbette “Türk oyuncuları” da ön plana çıkarıyor; gazetelerde haber yapılan isimler, “futbol ve takım adına” doğrusu ya, “iyi bir gelecek” vadediyor ama “alınabilecekler” mi?..
Mustafa Başkan ve Fatih Hoca için “zor bir durum”, ama “içten” el ele verebilirse başarabilirler!..

Hakkıdır!..
Eğer olursa -ki olacak- Başakşehir, “çok yakınına kadar geldiği şampiyonluk kupasını” kucaklarsa “kimse “o kupaya çamur atmaya, gölge düşürmeye kalkmasın!..”
“Hak edilmiş” bir kupadır; “Çamur atmaya kalkanlar”, yönetimleriyle hocalarıyla, futbolcularıyla, kulüplerindeki, soyunma odalarındaki aynalara baksınlar ve “Biz nerede hata yaptık” diye kendi kendilerine sorsun!..
Bunu yapmazlarsa gelecek sezon da “hava alma” ihtimalleri çok yüksek olacaktır; haberleri olsun!..

Şaka!..
Düşmeme yarışında da, şampiyonluk yarışında da, “oynanan futbola bakarsak”, görüyoruz ki; “ileriye doğru koşma yerine, geriye doğru koşma yarışı var” ve de…
“Geriye doğru koşma” yarışında “daha yavaş olanlar” hedeflerine varacaklar; düşmeyecekler, şampiyonluğa ve de Avrupa kupalarına katılma haklarını kucaklayacaklar!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.