Abdurrahim Albayrak ihanet etmez!..

A -
A +

Abdurrahim Albayrak ile karşı karşıya gelmişliğim, el sıkışıp “Merhaba” demişliğim yoktur. Hatta “telefonda bile” bir defacık konuşmamışımdır.
Ama “onu tanırım”; Abdurrahim Albayrak, kendisine “başkan vekilliği verilen” bir yönetime, kendisini “başkan vekili yapan” bir Başkan’a ihanet etmez, istifa etmez!..
“Birileri”, pardon “birçokları” âdeta bayram ediyor; “Falanca” Abdurrahim Albayrak ile konuşmuş da, “İstifa edeceğini” söylemiş de… Bir başkası “Başkan da ağır hasta, Abdurrahim de bırakırsa bu iş tamam, seçim var seçim” diye yazmış da… İş tamammış, “Galatasaray kurtuluyormuş!..”
Benim tanıdığım Abdurrahim Albayrak “böyle bir günde istifa etmez”, kızmıştır, öfkelenmiştir ve de “Bıktım usandım, kimseye yaranamıyorum, hatta Yusuf Günay’a bile. Sağlığımdan, canımdan, cebimden bunca fedakârlık ediyorum, gene de en ağır eleştirilere muhatap oluyorum (En ağır eleştirileri yapanlardan biri de benim. Ö. U.) artık yeter, istifa edeceğim” dediği anlar, günler olmuştur ama işte o kadar.
Abdurrahim Albayrak, “has bir Galatasaraylıdır” ve bunun gereğini her zaman yapmıştır. Terazinin bir tarafına “hataları, yanlışları” öte tarafına “Galatasaray için yaptıkları” konduğunda, ikinci kefe çok ama çok daha ağır basar!..
O, bunca zamandır el verdiği, omuz verdiği bir yönetime, bir Başkan’a, Florya’daki sevgili Hoca’sına, oradaki “ağabeylik babalık ettiği” futbolculara hem de “böyle kritik ve hassas bir süreçte” arkasını dönmez, “Ben yokum” demez; birilerine “bayram yaptırmaz!..”
O birileri “has Galatasaraylı olmayı”, hem de “Karadenizli olmayı” anlamamışlar, anlaşılan; anlayacaklar!..

Erman Hoca kriteri!..
Ben bildim bileli, Erman Hoca’m, “kendi kurguladığı ve bazı dolambaçlı ve de dehşet verici ifadelerle anlattığı, yazdığı”, dahası “ifşa ediyorum” diyerek “esrarengiz” ambalajlama taktikleriyle sunduğu görüşleriyle “hemen hemen herkesi” etkiler; vay ki, ne vay onun hedef aldıklarına!..
Ve de “bu kurgulardan en çok etkilenen” de hakem camiasıdır. “Kafayı taktığı” isimler vardır, “ağızlarıyla kuş tutsalar” Erman Hoca’ya yaranamazlar!..
Hele hele “kafaya taktıkları içinde” akrabalık bağları “baba / oğul gibi” varsa; vah ki, ne vah; yandılar!..
Geçen hafta sevgili Ömer Faruk Ünal yazdı; “Bu tablo, Federasyonu, Merkez Hakem Kurulunu derinden etkiliyormuş” ve de “Hakem / Gözlemci tayinlerinde” artık “performansın yanına” yeni bir kriter ekleniyormuş; “Erman Toroğlu kriteri!..”
Bence yetmez; tayin listesini göndersinler, Erman Hoca’ma, o gözden geçirsin ve de onay versin, “vermediği” hakemler ve gözlemciler değiştirilsin!..
Oh, hakem dünyamız kurtuldu; ne kadar kolay değil mi?..

İyi bir takım kuruluyor
Geçen sezon “Şampiyonlar Ligi hedef alınarak ‘ismi büyük’ bonservis bedelsizlerle ve kiralıklarla dolu kadronun yeşil çimlerdeki fiyaskosundan ders alınmış” bir Galatasaray var, ortada!..
Yönetim de, Fatih Hoca da, “ince eleyip, sık dokuyorlar” ve de “sağlam adımlar” atıyorlar. Anlaşılıyor ki, “sokağa atılacak tek kuruş olmayacak” ve de “zafiyet olan yerlere, alınması gerekenler alınacak”; gitmesi gerekenlerin de gönderilmesi için sonuna kadar çaba sarf edilecek.
Kurulacak “yeni takım” UEFA Avrupa Ligi için “eğer kura şanssızlığı olmazsa” iş yapar, Süper Lig şampiyonluğu için de “en iddialıların başında” gelir.
Galatasaray taraftarı sabırlı  olmalı; “transfer baskısının hata yaptıracağını” düşünmeli.

Çam devirmenin zamanı mıydı?..
Spor ekranlarında bunca yıl saltanat sürdükten sonra kendi kendini yaktı, Melih Şendil!..
Tam da “İstanbul Sözleşmesi / Kadın Hakları” tartışmaları zirvede iken, sen çık ekranda, hem de Real Madrid - Manhester City Şampiyonlar Ligi maçını  anlatırken yüzbinlerce izleyici önünde “Kadınlar futbolda olmamalı. Başkan olsam asla pembe forma yaptırmam" de ve “Futbol o kadar ataerkil bir oyun ki mesela kadınlara voleybol oynamak çok yakışıyor ama benim şahsi düşüncem kadınlar futbolda olmamalı. Basketbol da bence erkek oyunu" diye ekle. Olacak şey mi?..
Sen “böyle bir ayrımı düşünür ve hem de ekranın sahibi olarak ilan edersen”, boks gibi, güreş gibi, taekwondo gibi, ok gibi branşları sıraya koyanlar çıkmaz mı?..
Ne oldu, Süper Lig’in yayıncıları “Buraya kadar” dediler ve “seninle yollarını ayırdılar”; inşallah “Seni mikrofon başına oturtacak kadar cesur yöneticileri olan” bir TV bulur, ekranları “Melih Şendilsiz” bırakmazsın!..

Diagne kalmalı!..
Galatasaray’a çok pahalıya patlayan Diagne sezonun ilk antrenmanına katıldı. Ben hep inanmışımdır ki, Diagne’yi, Belhanda / Feghouli / Onyekuru üçlüsü harcadı. “Üçü, Kasımpaşa’da onu gol kralı yapan Trezeguet kadar olamadılar”; dahası “resmen ve alenen ‘al da at’ denilecek pozisyonlarda bile” ona pas vermediler; göre göre, bile bile!..
Onyekuru gitti, “çıbanbaşları olan” Belhanda ve Feghouli de gönderilir, iki kanatta mesela Arda ve Emre Kılınç olursa Diagne “nasıl bir santrfor olduğunu” gösterecektir!..
Tıpkı Arda gibi, Diagne de “ders almış” olarak Galatasaray’dan “bir şans” istiyor; bu şansı iyi kullanacaktır. Yeter ki, Galatasaray’ın maç kadrosu “iki çıban başından kurtulsun!..”
“Bedava gitmesinler, belki iyi oynarlarsa, alacak kulüpler bulunur, kulüp biraz para kazanır, biz de kurtuluruz” diye onlara “şans üstüne şans tanıyan” Fatih Hoca da, omuzlarındaki “hayırsız” yükten kurtulmuş olur!..

Şaka!..
Beşiktaş taraftarını heyecanlandıran “Balotelli transferi” Sergen Hoca “bu futbolcuyu istemeyince” suya düştü. Beşiktaşlılar soruyorlar; “Böyle dünya çapında bir golcüyü neden istemedi?..”
“Neden istemediğini” elbette ancak Sergen Hoca açıklayabilir ama benim bir tahminim var:
Sergen Hoca, “futbolcu Sergen’i hatırlıyor” da ondan!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.