Belhanda U-19’a gönderilmeli!..

A -
A +

Galatasaray’ın yönetimi “bu adamı, bu kulüpten gönderemezse”, diyorum ki; Galatasaray’da “Galatasaray’a yakışan” bir yönetim yoktur!..
Yeter artık, “resmen ve alenen oynuyor” Galatasaray’la… Galatasaray yönetimi ile…Galatasaray’ın hocası ile… Galatasaraylı futbolcu arkadaşları ile… Galatasaray seyircisi ile… Galatasaray taraftarı ile..
Bu adam, “Galatasaray ile oynadığı oyunu”, sahada “rakiplerle oynasa” şimdi tribünlerin de, Galatasaraylıların da “gözdesi” olurdu, ne gezer!..
Tablo buyken koca Galatasaray’ı “oyuncağa çevirmeye kalkışan” bir adamı, “türlü çeşitli sebep ve bahanelerle hâlâ ve hâlâ kadroda tutmaya devam eden” bir yönetim ve de “elbette” bir hoca için “Galatasaraylılıklarına yara aldırıyorlar” denilmeye başlanırsa, kim itiraz edebilir?.. “Bunları yapan” adam, değil Belhanda, Messi olsa ne yazar?..
“Efendim, çok para verdik, birazını çıkarmak istiyoruz”; tamam da nereye kadar?
Haberleri yalanlamadınız; Adam diyormuş ki; “Bonservisimi bedava verin, gideyim!..”
Bu “açık” şantaja karşılık, ne yapıyor Galatasaray yönetimi ve hocası; taraftara “papatya falı açtırmaya” devam ediyor; gidecek mi, gitmeyecek mi? Olacak şey mi?
Bu dayatmayı yapan adama dersin ki; “Gitme kardeşim, sana bir yıllık paranı veririm, gider U-19 takımı ile antrenmanlara çıkarsın, kalan zamanında da İstanbul’da gezersin!..”
Ne kaybeder Galatasaray Kulübü, “bir beke yıllarca ödediğine ‘benzer’ parayı, bir yıl için Belhanda’ya öder”, amma “Galatasaray’ın büyük kulüp olduğunu, Galatasaray ile hiç kimsenin oynayamayacağını” ortaya koyar, dünya âleme de ders verir; yöneticilik dersi, onur dersi, büyüklük dersi!..
Belhanda’ya U-19’da geçireceği bir sezon için verilecek “3,5 milyon avro” Galatasaray’ın büyüklüğü, onuru yanında “hiçtir” ve Başkan Mustafa Cengiz ile Fatih Hoca da iyi biliyorlardır ki; “Galatasaray’a yakışacak” bu çözümün, sayın Başkan’ın söylediği zaman kendisine hak verdiğim “Galatasaray’ın kuruşunun hesabını yaparız” sözü ile hiçbir ilgisi yoktur ve olamaz!..

İlyas Namoğlu!..
Sevgili Attila Gökçe “kara haberi” telefonda verince, dondum kaldım.
Bizim dönemimizin “Beş büyük spor fotografçısından biri” idi; hem Türkiye, hem de dünya sporundaki olaylarla ilgili çektiği fotoğraflarla, spor sayfalarımızı renklendiren, “fotoğraflarıyla okutan” meslektaşlarımızın başında gelenlerdendi!.. Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin “ilk açıklamasında” onun için “tecrübeli” deniyordu, ama “TSYD İstanbul Şube Başkanlığı yaptığı” yoktu. Onun, İstanbul Şubesi Başkanlığı sırasında “Dernek merkez tesislerindeki havuz için yaptığı mücadele” unutulamaz!..
TSYD’den “Bugünkü başkan sebebi ile istifa etmemiş olsaydım”, havuza “Onun adının verilmesini” teklif ederdim. Nur içinde yatsın, Namoğlu ailesine, camiamıza, dost ve arkadaşlarına başsağlığı ve sabır dilerim.

“Boşa giden vole” ve istifa!..
Geçen hafta “Haber gazeteciliği sizlere ömür” başlıklı yazımda “Fenerbahçe’deki Semih Özsoy istifasını” ve olayın spor medyamız tarafından kamuoyuna “doğru dürüst yansıltılmadığını” yazmıştım.
Bu yazının sonunda diyordum ki; “Değerli okurlarım; bu konuda ‘tatmin edici’ bir yazı okuduk mu ya da konuşma duyduk mu, spor sayfalarında ve TV ekranlarında… Onun için açtım telefonu, ‘Fenerbahçe bir bilenime’, sevgili Kemal Belgin’e sordum; ‘Bu tablonun gerisinde ne var, ne oldu, Allah aşkına?..’ Bana, ‘Yazacağım Öcal Abi, bekle’ dedi; sabırsızlıkla bekliyorum; bomba patlayacak galiba!..”
Ve Kemal Kardeş, perşembe günü sütununda “o zarif üslubu” ile yazdı, gerçeği.
“Gerçek” diyorum, zira “olmasa idi” Fenerbahçe Kulübü’nden derhâl açıklama yapılır, “yazıdaki ana unsur” yalanlanırdı.
Okuyalım Belgin’i; F.Bahçe'deki başkanvekili Semih Özsoy'un geçen hafta istifa ettiği haberi ekranlardan alt yazı olarak geçti. Şaşırdım mı? Hayır! Çünkü bu isim Aziz Yıldırım'dan kalan yegâne isim idi... Neyse... Asıl önemli olan onca Fenerbahçe muhabiri ve ekranların bülbüllerinden tek biri dahi gerekçeyi söylemedi. Böyle habercilik olur mu hiç? Devamla; Semih Bey ile Ali Bey arasında bundan bir süre önce de bir mesele çıkmış ve Semih Bey o güne kadar yüklendiği görevinden alınıp sıradan yönetim üyesi sıfatına girmişti. Yani günümüzdeki ateşin altı yakılmıştı. Peki, bugün ne mi oldu? Sızan bilgilere göre, daha doğrusu bir gazetecinin (spor yazarı değil) bir dostumuza ilettiğine göre, bu defa sözler değil vücutlar konuşurken Ali Bey'in volesi boşa gitmiş ve yere düşmüş. Sonra mı? Daha ne olsun ki?”
Sevgili Kemal Belgin’in yazdıklarını okuyucunca”, şaşırmadım; “Protokol tribününden atlayıp, aleyhte tezahürat yapan Fenerbahçe taraftarını kovalayan” bir Başkan yok muydu ortada? İşte “boşa giden vole” bile “istifa” getiriyordu; daha ne olsun?..

Kutlarım Tayfun Bayındır’ı!..
Ankara Rüzgârlı Sokak’ta yetişen ve bizden sonraki kuşaktan… Milliyet Spor Servisinin müdürü... Tayfun Bayındır…
Benim ve sevgili kardeşim Hıncal Uluç’un “Semih Özsoy’un istifasının perde arkasının spor medyamızda bulması gereken yeri bulmaması / bulamaması ile ilgili” yazdığımız yazılardan sonra beni aradı. Bir de mail gönderdi.
Bayındır, gazetesinde “tam bir sayfa yapmıştı, Özsoy’un istifasını ve perde arkasını!..”
Atlamışım, özür diledim ondan… “Keyifle okudum” yazısını… Sayfa, Özsoy’un “Ali Koç’a tam destekten, istifaya nasıl geldiğini” adım adım anlatıyordu; arşivlik bir yazıydı. Şimdi arşivimde duruyor.
“Sadece” bir unsur yoktu, Bayındır’ın yazısında; “Kemal Belgin’in ‘yere düşülen’ vole” olayı…
Kemal’in yazısı da arşivimde duruyor; Ali Koç-Semih Özsoy dosyası “böylece” tamamlanmış oldu!..

Messispor bitti!..
Yazıp gelmişimdir; Messi’ye ve “onun takım içi egoizmine” hiç ama hiç sempatim olmadı, bugüne kadar. “Çok büyük futbolcu imiş”; ben önce “insanlığına bakarım” sporcunun!..
“Onun egoizminin Cruyff’un Barcelona’sına damga vurmasını” ve de koca Barcelona’yı “Messispor’a çevirmesini” hiç hazmedemedim.
Gidiyormuş; güle güle!..

Şaka!..
Zekeriya Alp istifa etti; çok önce etmeliydi. Ama “o etmeyip”, uzun süre “Merkez Hakem Kurulunun ‘başkansız’ da yönetilebileceğini” ispata çalıştı!.. İyi insandı, dürüst insandı ama MHK “başkansız” olmazdı, olamadı!..
İstifası kendisini de, federasyonu da, kurulunu da kurtardı. MHK şimdi “başkanını” bekliyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.