"İşte şimdi de yollardayız!.."

A -
A +
"İnsanlarla münakaşayı, dövüşü, kavgayı hiç sevmedim Nene'm..."
 
Mehmet Abdullah:
- Canım anam hep övünür: “Benim oğlum, tam on sekiz aylıkken bizim gibi konuşmaya başladı" derdi.
- Demek unutmamış.
- Ama ilave ederdi: “Balamla, doğumdan itibaren tam yüzüme tutup gözünün içine bakarak devamlı konuşuyordum. Çok konuşuyorum, çok!”
- Biz konuşacak fırsatı bulamadık ki Mehmet’im! Ha Ermeniler baskın yapacak, Urus, ha geldi gelecek” telaşına düştük. İşte şimdi de yollardayız! Bakalım bizi daha neler bekliyor?
- Hani bu mevzuya girilmeyecekti!
- Haklısın kalbimizde ne varsa dışarı sızıyor, zapt edemiyoruz!
- Nazım’ım da maşallah pehlivan endamlı. Büyüsün güreş tutmasına yardımcı olacağım inşallah.
- Önce dinini, diyanetini öğrensin sonra...
- Elbette! Haklısın sultanım!
- Canım evladım okuyacak da inşallah! Baksana şimdiden çenesi durmuyor. Bağırıyor, çağırıyor, çığlık atıyor, acayip sesler çıkarıyor.
- Herhâlde babasına çekmiş, o da çabuk konuşacak, çünkü ben de öyleymişim.
- O ciğerparemle çok konuşmayı seviyorum Mehmet’im. Söz, fırsat buldukça çok ama pek çok konuşacağım, mâniler söyleyeceğim. Erzurum’a evimize bir yerleşelim hele. Daha ne istersin kara sevdalım?
- Kocasına âşık bir hanımefendiyle konuşmak ne saadet! İşte onun için hiç bitmesin istiyorum Nene’m. Bir de ne istiyorum biliyor musun?
- Ne istersin?
- İnsanlarla münakaşayı, dövüşü, kavgayı hiç sevmedim. İsterdim ki beni üzen her şeyi bir yaprağın üzerine yazayım; güz geldiğinde sararsın, solsun kurusun dökülsünler... Yine isterdim ki öfkeyi, asabiyeti bir bulutun üzerine yazayım; yağmur yağsın bulutla birlikte onlar da yok olsunlar. Kini, nefreti, karların, buzların üzerine yazmak isterdim; güneş açsın karlarla birlikte onlar da erisinler... Muhabbeti, dostluğu, kardeşliği, paylaşmayı, hüsn-ü niyeti; yeni doğmuş bütün bebeklerin kalplerine yazmak isterdim; onlarla birlikte büyüsün büyüsün, kocaman olsunlar... Bütün dünyayı sarsın, kuşatsın; haksızlıklar, harpler, zulümler, ihanetler ortadan kalksın, hiç olmasın isterdim!
- Kim istemez ki Mehmet’im! Ama fitne durmuyor... Dedem anlatırdı; tarihte de hep öyle olmamış mı? Nice ocaklar sönmüş, yuvalar yıkılmış, nice masumlar telef olmuşlar.
- Hani, bu harp mevzusuna girilmeyecekti!
- Kırmızı çizgimiz değil mi?
- Sen dedin!
- Haklısın, ben dedim, muahedeyi bozdum! Kırmızı çizgi olunca aşılmaz, girilmez tabii! DEVAMI YARIN
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.