Aştan ekmekten kesilen Nene bir deri bir kemik kalmıştı...

A -
A +
“Doğru dürüst bir ana olmadım” düşüncesiyle yavrusunu aldı, göğsüne bastırdı...
 
Güngörmüş ihtiyar pederi; bebesiyle baş başa vermişler… “Demek babacığım çocuğu yalnız bırakmıyor” dedi selâm verdi, beşiğin yanına oturdu.
-Ben de torunuma Ermeni’yi, Rus’u anlatıyordum!
-Bir de İngilizler varmış baba!
-Onlar çok sinsi bir millet kızım!
-Bütün dadaşlar aynı düşünüyor!
-Dünyanın öbür ucundan gelmişler, bize nizam vermeye kalkışıyorlar! Böylesine şımarık, millet işte…
-Küfür tek millet!
Her yerde herkes aynı meseleyi konuşuyordu. Babacığı, hiç kimseye belli etmese de içten içe yandığı aşikârdı. Ağlamaktan mı yoksa uykusuzluktan mı ne gözleri şişmişti. “Yürek yangını. Bu ihtiyarları bu yaşta ağlatanları da Allah ağlatsın!” dedi, üzüntüsünü kimseciklere belli etmeden ve fazla konuşmadan bebeği kucağına aldı. İki sevimli göz dünyadan bihaber, sağa sola bakıp duruyordu. Anasının kokusundan mı, görüntüsünden mi ne hareketlendi. Kundağı sarsıldı.
Kaç gündür aştan ekmekten kesilen Nene; bir deri bir kemik kalmıştı. Anacığı “Kızım, a evladım; sen bize bakma, yemen lazım, yoksa sütün olmaz o yavruyu aç bırakırsın” deyip yalvarmaları da fayda vermemişti. Elinde değildi. “Doğru dürüst bir ana olmadım” düşüncesiyle yavrusunu aldı, göğsüne bastırdı. Ne günlere kalmıştı bu sabi? Gözünü harp, muhacirlik, fukaralıkla dünyaya açmıştı. Kim bilir ne hikmetleri vardı. “Rabbim dayanma kuvveti versin!” dedi sadece...
                    ***
TABYALARDA NELER OLUYOR?
Aras Nehri akmam diyor,
Etrafımı yıkmam diyor.
Şanı büyük Muhtar Paşa,
Erzurum’dan çıkmam diyor.
 
Düşman Aras'ı atladı,
Karakolları yokladı.
Muhtar Paşa’nın kolunda,
Beş bin top birden patladı.
 
Erzurum’un yeni yetme çocukları, soğuğa aldırmadan “ASKERCİLİK” oynuyordular sokak aralarında. Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa için söylenmiş marşı, onlar da Şark Cephesi Komutanı, Gazi Ahmet Muhtar Paşa için düzenleyip söylüyor ve askerce “rap rap” yürüyorlardı. Nene, su dolu kaplarıyla çeşmeden gelirken gözü çocuklara takıldı:
- Uşaklar! O söylediğiniz de ne?
- Ne olacak, marş eze!
- Buralarda hiç duyulmamış ele şeyler!
- Ooo, herkes bilir! Sonra bu iş er işi, hanımlara göre değil eze! Sen nereden bileceksin ki?
- Öyle ya! Er işini hanımlar nereden bilsin?
- Eze; biliyor musun? Bütün dünya bir olmuş, Osmanlı’nın üzerine çullanmış! Askere hazırlanıyoruz! Evvel Allah; biz varken sizlere bir şey olmaz! Korkmayın!
- Ah benim ufak dadaşlarım! Ne güzel şeyler söylersiniz böyle!
- Şey eze! Bu marş; Şanlı Osman Paşa’mızın Urusları bozguna uğratmasından sonra söylenmiş! Padişah efendimiz de pek memnun kalmış tabii. Biz de Urusları Erzurum’a sokmayan Gazi Ahmet Muhtar Paşamıza çevirdik.
- Hay maşallah! Bunları kimden duydunuz?
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.