Arayan Mevlâ’sını da bulur, belasını da...

A -
A +
“Hocam, inanılmaz bir şey! Demin sütten bahsettik. Bak, mandıra reklamı çıktı...”
Bu tür diyaloglara siz de sıkça şahit oldunuz eminim. Hâlâ ispatlanamadı ama cep telefonlarıyla dinleme yapıldığına dair ciddi şüpheler var. Ama yazılı olarak yaptığımız aramalardan sonra gelen reklamlar, şüphe götürmez bir gerçek.
Mesela geçenlerde bir spor ayakkabı bakayım dedim. Haftalarca Adidas’la yatıp, Nike’la kalktım. Bu arada yatıp kalkarken, gerçek hayatın da aslında çok farklı olmadığını düşündüm. Hayatta gerçek niyetiniz neyse, karşınıza ona göre şeyler çıkıyor. Benzer bir algoritma var yani.
Eğer insanlara iyilik etmeye niyet ederseniz, tıpkı Google reklamları gibi karşınıza hep iyilik fırsatları çıkıyor. Ama niyetiniz kötüyse, randevularınız da buna uygun oluşuyor.
Yani arama satırına ne yazarsanız, karşınıza o çıkıyor işte. Bu durumda sizi bekleyen gelecek, arama geçmişinizle şekilleniyor. Yani algoritma sağlam çalışıyor.
Öyleyse “Hep beni bulur zaten!” diye yakındığımız durumlarda, önce ne aradığımıza bakmamız lazım.
Çünkü niyet hayırsa, akıbet de elbet hayır oluyor.
 
Dişisel Gelişim Yazısı
 
Bazı okuyucular zaman zaman “Hocam, senin hani hediye almamakla ilgili bir yazın vardı. Onun başlığı neydi?” diye mesaj atıyorlar.
Yazıyı hatırlayış biçimleri, o yazıyı niçin aradıklarını da ortaya çıkarıyor aslında. Kesin önemli bir günü atlamışlar veya hediye almayı unutmuşlar, vaziyeti sözel performansla kurtarmaya çalışıyorlar diyorum içimden.
Yarın Sevgililer Günü... Kimileri farklı hassasiyetlerle zaten kutlamıyor. Ama kutlamayanlar, kutlamadıkları için suçlanıyorlarsa, yıllar önce yazdığım o yazıdaki bazı cümleleri tok karnına, tek doz olarak kullanabilirler.
            ***
Sevgililer Günü, bünyeye uydurmak için yapılan modifiye uygulamalarla her kesimde farklı kutlanıyor. Sevgililer Günü'ne sevgilisiz girip bunalıma girenler, sevgilisiyle çıkıp zıvanadan çıkanlar… Hepsi birbirine karışmış durumda…
“Sevgililer Günü'nde sevgiline ne alacaksın?” sorusuna maruz kalan kişinin, “Ne sevgilisi abi, evliyim ben” diye cevap vermesi veya akşam eve gül reçeliyle gelen erkeğin “Hem romantik, hem yeniyor” zihniyeti, bu günün kafamızda ne kadar belirsiz olduğunu açıkça gösteriyor.
Aslında kafamızın karışması çok normal… Çünkü Valentine, sevgiyi ticarete alet ediyor.
Ama bu oyuna gelmeyeceğiz!
Biz de özel günlerde güzel sözler söylemeyi, hediyeler almayı biliriz. Ama güzel sözler mecburiyet olur, aldığımız hediyeler sayılmaya başlanırsa heyecanımızı kaybederiz. Evlilik imtihanında sözel ya da sayısal performansımızla değil, eşit ağırlıktaki başarımızla değerlendirilmek isteriz.
Eğer bir şey almamız için zorlayan olursa, “Ticari, sağa çek” diye anonsu çeker, yolumuza devam ederiz.
Biz hayatı ve sevgiyi en saf hâliyle yaşamaktan yanayız. Belki her özel günde sürpriz yapmaz, gün batımında şiirler okuyamayız. Ama bizim sevgimiz bir gün batımında değil, her kalp atımındadır.
Biz fon müziğine, ışığa, kostüme ihtiyaç duymadan severiz. Duygusal anlar için kurgusal maceralara atılmaz, romantik dakikalar için otantik mekânlar aramayız. Sevgimizin tek taşla, bir çift alıntı söz veya iki satır çalıntı şiirle ölçülmesine izin vermeyiz.
Bizim sevgimiz ambalaja girmez, duygularımız makyaj tutmaz.
Evet, bazen doğum gününü, bazen de evlilik yıl dönümünü unuturuz. Ama biz oyunu suflesiz oynar, unuttuğumuz yerlerde irticalen saçmalamak yerine satır atlarız.
Birkaç replik eksik kaldı diye ne oyunu yarıda keseriz, ne de baştan başlarız.
Biz sevdik mi Valentine gibi değil, Mevlâna gibi severiz.
Hadi bakalım! Herkese kolay gelsin :)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.