“Gülistanımın solmayan gülü, İbrahim’im...”

A -
A +
“Suçumuz senin Müslüman olman, benim de Müslüman olmayı kabul etmemdi!..”
 
Aliye’nin İbrahim’e yazdığı mektubu yayınlamaya bugün de devam ediyoruz:
Duydum, seni de Hamiyet Hanım isminde birisi ile evlendirmişler. Çok temiz bir kadınmış. Ahlaklı, edepli, âlime birisiymiş... “Bana yapılanı sen de ona yap” diye nasıl derdim İbrahim’im?
Demedim. Diyemezdim. Desem de gelmemeliydin. Ama deseydim koşarak gelirdin biliyorum. Sevdim, sevildim, biliyorum; hâlâ beni seviyorsun biliyorum. Hâlâ “gel” desem koşarak gelirsin. Bundan eminim. Ama bunu senden nasıl isterim?
Şimdi ben dul bir kadınım. Bir kızım oldu. Adını Birgül koydular. “Güleyim” diye. Bir defa olsun onlara gülmedim İbrahim’im... Beni senden ayıranlara, beni senden uzaklaştıranlara, beni senden mahrum edenlere nasıl gülebilirdim? Gülmedim İbrahim’im… Yaşım ilerledi, yüzlerim buruştu, adımlarımı zor atar oldum. Beni böyle görseydin, eminim “sana yaşlılık ne kadar da yakışmış” derdin. Bu kadar narindin, naziktin, zariftin İbrahim’im.
Ah sen beni deryalardaki sulardan, çöllerdeki kumlardan, göklerdeki yıldızlardan daha çok sevdin. Ben de seni ağaçlardaki yapraklardan, yerlerdeki bitkilerden, gelmiş geçmiş bütün insanların saçlarındaki tel sayısından daha çok sevdim, biliyordun. Böylesine sevenleri ayıranlar, bunun vebalinden nasıl kurtulacak İbrahim’im?
Suçumuz neydi biliyor musun İbrahim’im? Senin Müslüman olman, benim de Müslüman olmayı kabul etmemdi. Nasıl Müslüman olurmuşum? Nasıl bir Müslümanı sevebilirmişim?
Müslüman olmayı suç olarak gördüler bize. Aşkımıza kıydılar kendilerince. Hâlbuki onlar “kıydık” sandıkça, aşkımız büyüdü, büyüdü, büyüdü. Deryaları, gökleri, çölleri, kapladı İbrahim’im…
Sana yazmaya doyamıyorum. Ağaçlar kâğıt, deryalar mürekkep olsa yazsam doyamam İbrahim’im… Seni anmaya doyamıyorum, ama kâğıt bitiyor. Şimdi birileri kapıyı çalabilir.
“Yine ona mı yazıyorsun?” deyip elimden bu satırların yazılı olduğu bu kâğıdı alıp yırtabilirler. Biliyorum çünkü daha önce çok yırttılar, parçaladılar. Ama aşkımızı, ama gönlümüzü parçalayamadılar İbrahim’im. İşte şimdi bu mektubu kaptırmadan bitiriyorum çok şükür.
Unutmadın biliyorum. Unutmadım İbrahim’im.
Ben de seni hâlâ ilk gördüğüm gün gibi, ilk ve tek aşkım olarak seviyorum. Hep seveceğim. Aliye’n…”
          Ebu Fehim Nurdağı/"Ayrılık-Çıkmaz Sokak" romanından
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.