“İçimde ağlamak var”

A -
A +
Yirmi birinci yüzyıl... İnsanlığın bu kadar zamandır bu dünyada hüküm sürdüğünü düşünmek insana kendini ürkütücü hissettiriyor. Geçtiğimiz sokaklardan, bindiğimiz otobüslerden, oturduğumuz parklardan daha önce kaç milyon insan geçip gitti? Kaçı orada en mutlu anısını bıraktı? Kaçı aynı yerde aynı hayali onlarca kez kurdu? Dönüp geriye baktığımızda bunları düşünmek bizi daha insancıl yapar mı bilmiyorum... Dünyada hüküm süren bunca insan yüzlerce yıl sonra da aynı insan mı? Devir değişti, şehirler, yapılar, konuşmalar, bakışlar, evler teknolojiler ve hayatın kendisi değişti. Peki insan değişti mi yoksa bir değişim sürecinde mi? İçimizdeki iyiliği mi kaybettik yoksa öfkemiz bizi yavaş yavaş ele mi geçiriyor? Sorulması ve üzerine düşünülmesi gereken çok fazla soru var. Hangisinden başlamalıyız? Sevgi kelimesinin hissettirdikleri mi değişti yoksa sevgiyi kullanmadıkça “insan” gibi “kelime” de mi anlamını yitiriyor? “Yaratılanı severim, yaratandan ötürü” diyen müthiş düşünceli bir kültürden sonra nasıl ve ne zaman tahammülsüz bireyler hâline geldik veya getirildik? Bu naifliği ve zarifliği geri kazanabilecek miyiz? “İçimde çok büyük bir ağlamak var” diyor ya yazar ve akademisyen Nazan Bekiroğlu... Yemeği yanan karıncaya, evi yıkılan küçük bir kuşa, sevgisiz büyüyen bir çocuğa, yapraklarını kaybeden koca çınara ağlamak istiyorum. Bin yıllık gözyaşımla... Ağladıkça kötülüğün kiri pası akıp gidecek mi bu dünyadan? Ya da kötülüğün kirini pasını akıtmanın tek yolu inatla gülümsemek mi? Gülümseyerek iyiliğin daha çok sahne almasını sağlayabilir miyiz? Kötülüğün varlığını kabul edip iyi olmayı ve iyi kalmayı tercih ederek yeşertebiliriz belki de güzelliği. Bir çocuğun yüzündeki gülümsemenin, küçük bir kuşun akşam yemeğinin, yeni dikilmiş bir fidanın can suyunun sebebi biz olsak neler değişirdi hayatta ya da değişir miydi bir şeyler? Dünyayı sevgisiz büyüyen insanların savaşları mahvettiyse bir çocuğun daha sevgisiz kalmasına müsaade etmeli miyiz? İnsanlar kendi hayatında bir güzellik beklerken neden kendi hayatımızın, başka hayatların güzelliğine dokunan sihirli değneği biz olmayalım? Rüveyda Kaya - Niğde       ŞİİR     KURTULUŞ   Sevdiklerim gidiyorlar, ayrılık zor, ayrılık kor. Dünyayı terk ediyorlar, ayrılık zor, ayrılık kor. Bize bir şeyler diyorlar, ayrılık zor, ayrılık kor.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   Üç beş yıl öncesiydi, kimler vardı aramızda. Mevlid, Berat gecesiydi, kimler vardı aramızda. Sevdiklerin hoş sesiydi, kimler vardı aramızda.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   Camiler dolar taşardı, bayram ederdik birlikte. Gönüllerde aşk yaşardı, bayram ederdik birlikte. Engelleri hep aşardı, bayram ederdik birlikte.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   Ayrılık acı verir, vuslat umuduyla yaşa. Eskiler karşına gelir, vuslat umuduyla yaşa. İnsan mumlar gibi erir, vuslat umuduyla yaşa.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   Sokakta gençler konuşur, coşku vardır dillerinde. Çocuklar parka koşuşur, coşku vardır dillerinde. Esnaf derdiyle boğuşur coşku vardır dillerinde.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   Yolda yaşlılar görürsün, ağır atar adımları. Peşlerinde sen yürürsün, ağır atar adımları. Akıbet budur bilirsin, ağır atar adımları.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   Camide saf saf olunur, yine vefat etmiş biri. Kimlerdenmiş gör sorulur, yine vefat etmiş biri. İnsan duyunca yorulur, yine vefat etmiş biri.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   Aynalara bakamazsın, hâli perişan olmuşsun. Ayaklarda kalamazsın, hâli perişan olmuşsun. İsteyince yatamazsın, hâli perişan olmuşsun.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   Bazen parka çıkıyorsan, gençliğini hatırlarsın. Çok sorular soruyorsan, gençliğini hatırlarsın. Eski bir dost görüyorsan, gençliğini hatırlarsın.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   Hoş bir sada bırakmaya, arzulusun biliyoruz. Günahları unutmaya, arzulusun biliyoruz. Bir umutla avunmaya, arzulusun biliyoruz.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   Ebu Fehim aşk dilinden, umut sunar insanlara. Dualar eyler gönülden, umut sunar insanlara. Ancak bu gelir elinden, umut sunar insanlara.             Doğumundan ölümüne, her yaptığın sorulacak.             Tövbe eyleyen hâline, iman eden kurtulacak.   HUZUR ŞAİRİ  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.