DEAŞ’ın yaptıkları da haçlı katliamıydı

A -
A +
Yeni Zelanda’da 50 Müslümanın şehit edildiği haçlı katliamını bile İslam dünyasına bağlayan Kemal Kılıçdaroğlu gibiler böyle anlatmaz meseleyi… ABD Başkanı Trump, açık açık DEAŞ’ı CIA’nın kurduğunu söylese bile… Hatta İngiliz ve Ruslar DEAŞ-ABD iş birliğini belgeleyen görüntüler yayınlasa… DEAŞ’ın kurucusu Bağdadi’nin ABD’lilerle yan yana fotoğrafları çıksa da… Bunları anlatmak bize düşüyor sadece.                   *** Boko Haram gibi farklı kollarıyla, ortaya çıktığından beri Orta Doğu ve Afrika’da en çok Müslümanları katleden DEAŞ’ın ne hikmetse bir tek İsrail’e saldırmadığı, önümüzdeki en çarpıcı gerçek. Sadece bir defa boş araziye roketi düştü, onda da özür diledi. Hatırlar mısınız bilmem ama, DEAŞ teröristlerinin İsrail’de tedavi edildiği ortaya çıktı fakat, ne tuhaftır ki üzerinde hiç durulmadı. Aynı ülkenin Başbakanı Netanyahu, Charlie Hebdo saldırısı olduğunda ise Paris’teki terörü tel’in yürüyüşüne ilk koşanlar arasındaydı! Peki, Fransız Lafarge’ın, Suriye’de DEAŞ’a milyonlarca dolar ödediği skandala ne demeli! Böylesine kirli, böylesine karmaşık bir oyunun içerisindeyiz işte.                   *** Türkiye, Suriye sınırından DEAŞ’ı temizlemek için Fırat Kalkanı Harekâtı başlattığında bu beyefendilerin nasıl karşı çıktığını da hatırlayın. 15 Temmuz darbesinde FETÖ ve efendileri amacına ulaşsa, DEAŞ ve PKK/PYD sınırlarımızdan girecek, ülkemizi apaçık işgal edecekti oysa. Sözde cihatçılar ya… Müslüman Irak’ta, Müslüman Suriye’de örgütleniyorlar, oraları ele geçiriyorlar… Sonra İsrail’i değil, Müslüman Türkiye’yi işgale kalkışıyorlar. Yakalanan, imha edilen teröristlere bakıyorsunuz, içlerinde yığınla Batılı var. Türkiye yakaladığını Batılı ülkelere teslim ediyor, sonra öğreniyoruz ki serbest bırakmışlar. Bunların bir kısmı Charlie Hebdo gibi terör saldırıları düzenliyor, onu da kalkıp Türkiye’ye, İslam dünyasına mal etmeye kalkıyorlar… Yani bir tezgâh ki, öyle böyle değil.                   ***
DEAŞ’ın yaptıkları da haçlı katliamıydı
DEAŞ vazifesini tamamlamış olsa gerek, üç gün önce, Suriye’deki 20 bin DEAŞ’lı teröristin Irak’a geri gönderileceği duyuruldu.
Zaten ABD işgali sonrası Ebu Gureyb gibi cezaevlerinde toplananlar Suriye’ye salınmış, DEAŞ belası başımıza öyle musallat edilmişti. Bu gelişmenin hemen akabinde Yeni Zelanda katliamı geldi. Her saniyesi canlı yayınlanan haçlı terörist vahşeti, apaçık İslam dünyası ve Müslümanlar üzerinde oynanan oyunun yeni bir boyuta taşınacağının mesajlarını verdi. Geçmiş terör saldırılarında, bu tür propaganda videolarını hemen kaldıran Facebook, bu defa harekete geçmedi. Belli ki, bu video ile verilmek istenen mesajı herkesin görmesi istenmişti. Zaten saldırı öncesi yayınladıkları manifesto, silahların üzerindeki yazılar amacı açık etmekteydi. İki gündür çarşaf çarşaf yazıldığı için tekrar etmeyeceğim. Özellikle Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanımızı hedef alan bölümleri iyi okuyun. Adamlar artık bize bulaştığına pişman ettiğimiz DEAŞ gibi örgütlerle uğraşmayacaklarını, doğrudan haçlı terörü başlattıklarını duyuruyorlar sanki. İşe Yeni Zelanda’dan başladılar. Tam da 18 Mart Çanakkale Zaferi’mizin yıl dönümü öncesinde… Haçlı teröristin “İstanbul’un Batı yakasını terk edin” tehdidi savurduğu bir dönemde, Çanakkale’ye gömdüğümüz Anzak atalarını anmak durumunda kalacaklar. Biz bir şey demiyoruz, cevap orada.                   *** Bunu en son deneyen, FETÖ olmuştu… Darbe gecesi köprüde sadece Asya’dan Avrupa’ya geçişi kapatmışlar, Avrupa yakasından Asya’ya geçişi serbest bırakmışlardı hatırlarsanız. Demek ki darbe görünümlü işgali başarsalar İstanbul’un Avrupa yakasını terk etmek zorunda kalacakmışız. Bunlar hesaplı-planlı işlermiş, Yeni Zelanda teröristi adına hazırlatılan manifestoda aynı vurgunun yapılması boşuna değilmiş. DEAŞ, PKK, PYD, FETÖ, hepsi aynı amaç içinmiş. Müslüman görünümlü kuklalar, Vehhabi Suudi Arabistan’da ışıklı küreye boşuna el basmıyormuş. İçimizdeki taşeronlar PKK ile ittifak yaparken güvendiği şeyler varmış. Cami saldırısından iki gün önce, provokatörler İstanbul’da Ezan’ı boşuna ıslıklamıyorlarmış. Şimdi, son yazılarıma tekrar atıfta bulunayım; Pireye kızıp yorganı yakmaya ikna edilenler… Beka meselemiz var mıymış, yok muymuş?       ***************** DEAŞ’ın yaptıkları da haçlı katliamıydıEzan’ı bile kutsal görmezsen…   İsmini anma gereği duymayacağım bir tip ne diyor; “Ezan kutsal değildir. Orada protesto yapan kadınlar kutsaldır.” Kutsal gördüğü o kadınların bir kısmını ellerinde taşıdıkları iğrenç yazılardan bilirsiniz. Bu tipler için her zaman hangi uyarıyı yapıyoruz; “Bunlar doğrularla yanlışları yer değiştirir ve sizi yanlışa ikna etmek isterler.” Bakın işte, gerektiğinde 1400 yıldır camilerimizden yükselen Ezan-ı Muhammedî’ye bile dil uzatırlar, boş zihinleri buna inandırabileceklerini düşünürler. Bunlara kananlar da vardır maalesef… Dininden ve kültüründen koparılmışlar her yere savrulabilir, her şey söyleyebilir, hakikatin dışında her şeye inandırılabilir. Bu da toplumumuz için en büyük tehlikedir, en çetrefilli beladır.       ******************   Ahlak   Günümüzde siyasete yönelik tepkinin altında yatan başlıca sebep; ahlak problemi. Alt başlıkları rant, rüşvet, ne sayarsan say… Aslında her zaman böyle bir bakış vardı siyasete ama, ekonominin dara düştüğü dönemlerde şikâyetler yoğunlaşıyor doğal olarak. Benim şimdi sormak istediğim asıl soru şu; Bu insanlar parçası olduğumuz toplumdan çıkmıyor mu? Fert fert hesabımızı yapalım, çevremize bakalım… İçimizde eline fırsat geçtiğinde aynı yolun yolcusu olmayacak kaç kişi var? Hadi bunu da boş verin, trafiğe bakın mesela… Kuyrukta onlarca araç beklerken en öne dalanlar hangi problemi gösteriyor bize? Veya Hazine arazisine kondurduğu gecekondu kentsel dönüşüme girince her bir çocuğuna birer daire isteyenler? Böyle bir toplumda siyasetçinin mükemmel olması beklenebilir mi? Asıl çözmemiz gereken mesele bu değil mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.