Hindistan evliyâsından Ahmed Şeybânî hazretleri zamânında, o yerin vâlisi rüyâ gördü bir gece...
Nûr yüzlü bir ihtiyar yanına gelip “Evlât! Bizim ev şu adrestedir, gelirsen görüşür, sohbet ederiz” dedi.
Vâli çok sevmişti bu nûrâni ihtiyarı.
“Peki efendim” dedi.
Uyandığında kalbi heyecânla çarpıyordu. “Allah Allah" dedi kendi kendine “Bu sevimli zât kimdi acabâ? Beni evine çağırıyor...”
O sabah çıktı evinden.
Evi bulup, çaldı kapıyı...
Kapı açıldığında, gece rüyâda gördüğü o “nûrlu ihtiyarı” gördü karşısında.
Mübârek zât tebessümle karşıladı kendisini:
“Hoş geldin evlat! Çağırmasak geleceğin yoktu” dedi.
Oturup sohbet ettiler.
Bir ara sinekler doluştu odaya. Binlerce sivrisinek. Vâli rahatsız olup kovmak istedi onları.
Ama ne mümkün.
Binlercesi âdeta hücûm edip, sıva gibi kapladılar yüzünü.
Büyük zât, vâlinin âciz kaldığını görünce, kalktı.
Pencereyi açıp;
“Haydi bakayım, hepiniz dışarı çıkın!” diye seslendi.
Binlerce sinek bir anda
terk ettiler odayı.
Sanki “emir almış” gibi.
Vâli hayret içindeydi!
Kalkıp hürmetle öptü elini.
Dergâhın müdâvimiydi artık...
Abdüllatif Uyan'ın önceki yazıları...